Sanne Blauw, “Bir sayı insanı değilseniz sayılar hayatınıza hükmeder!” diyor. Ve ekliyor:” Sayıları iyi anlamak önemli. Sayılar toplumda bu denli önemli rol üstlenince birileri de çıkıp onları başka emellere alet edebilir”.
Okuyucuyla sık paylaştığımız, yaşamın bütün alanlarında her gün değişik ölçeklerde kanıtlarıyla yüzleştiğimiz gerçekliği hatırlayalım : “Kötülükler asla çıplak gelmez, üstüne kutsal şallar örter!” Sayılar da kötülüklerin kutsal şalları olabilir mi?
Blauw’ un kitabının giriş bölümünde merkez düşüncesini özetliyor: Önce, “ölçmek bilmek demektir” diyor. Sonra, “Sayılar dünyayı anlamamıza yardım da edebilir” diye ekliyor.Daha da derinlere iniyor, “Sayılar sadece istatistikle değil, psikolojiyle de ilgilidir” diyerek, sayıların sadece “nesnellik araçları” olmadıklarını, “öznel yanlarının” da bulunduğunu hatırlatıyor.
Sayılar bizim için önemli bir “aydınlatma” aracı da olabilir ama “Çarpıtılmış kamuoyu yoklamaları, şüpheli bilimsel araştırmalar ve aldatıcı grafikler” Şeytan’ı Melek kılığında sunabilir.
Adların, kavramların, terimlerin kolayca bir kenara atıldığı, sayılara ise “yürü ya kurum” dendiği zamanın ruhu hepimizin yaşamını derinden etkiliyor. Bu satırların yazarı, ülkemizde ekonomi alanında “ihtisas gazetesi olma iddiası” taşıyan bir iletişim platformunda 40 yılı aşkın gözlem yapmışsa, Blauw’un uyardığı ,“Sayıların hayatımıza fazlasıyla etkisi olduğu” saptamasını her an zihninde diri tutmak gerekiyor.
Sayısal teknolojilerin hayatımızın her alanını derinden etkilediği çağımızda, sayıların bir aldatma aracı haline getirilmesi, üreterek insan yaşamını kolaylaştırma acanının önündeki engellerden biridir. Hep birlikte “Tarafgir Sayılar” kitabının yazarı Blauw’un uyarısına kulak vermemiz gerekir : “ Kelimeler gibi sayılar da musumdur. Hataları yapanlar sayıların arkasındaki insanlardır!”
Standartlaşma, toplama ve analiz
Sayıların hatalarımızı en aza indirmesini istiyorsak, onların oluşturulması, derlenmesi ve analizinde aptallıktan bağışık olmadıklarını bilmeliyiz. Blauw’un uyarısında olduğu gibi, sayıları içgüdülerin, yanlış mantık yürütmelerinin ve çıkarlarımızın saptırma alanından uzak tutulmaları gerekiyor. Sayma ve sayılarla bir gerçekliği anlatmak için “net kategorilere” olan ihtiyacı akılda diri tutmalıyız. Blauw, dünyada en çok konuşulan dilin Çince, İngilizce ve İspanyolca değil, “sayı dili” olduğu saptamasını temel amaç olan “insan yaşamını kolaylaştırma” odağından bakarak değerlendirmenin önemini de vurguluyor.
Zamanı geriye doğru sarmamıza yardımcı olan belgelerden biri MÖ 2400-3000 dolaylarında, Uruk kentindeki bir tablette “29 bin 86 ölçek arpa 37 ay, Kuşim” tabletidir. Tarihçi Yuval Noah Harari, tarihte adı bilinen ilk insanın bir peygamber, şair ya da büyük bir fatihe ait olmamasına, bir muhasebeciye, kayıt tutan bir insana ait olmasına dikkat çekiyor. Kuşim’ den bugüne 5 bin yılın üstünde zaman geçtiği halde sayıların öneminde hiç azalma olmuyor; tam tersine sayıların hayatı yönlendirdiği çağa doğru hızla ilerliyoruz.
Toplumlar geliştikçe, uzmanlaşma arttıkça, işbölümü derinleştikçe, karşılıklı bağlantılar, bağımlılıklar, etkileşimler karmaşıklaştıkça sayılar ve tutulan kayıtlar üstel büyüyor.Bugün, “büyük veri” olgusu da sayıları toplamayı, veriye dönüştürmeyi ve anlam çıkarmayı önemli bir güç haline getiriyor.
“Tarfgir Sayılar”kitabında saptandığı gibi, “standartlaşma soyut alanlara” yayılıyor; standartlaşma, derleme ve analiz yapmadan var olma ve varlığı koruma güçleşiyor. Ölçmenin amacı ve yarattığı sonuçlar, işbirliği ve mutabakat yapmada sayıların rolü, ölçtüğünüz şeyin önemli hale gelmesinin maddi ve kültürel zenginlik üreterek insan yaşamını kolaylaştırmadaki işlevleri önemli hale geliyor.
Sanne Blauw sayıların yaşamımızı etkileme gücünü kanıtlayıcı gerekçelerini paylaştıktan sonra şu sonucu ualaşıyor: “ Sayıları bir konuşmanın sonunu getiren şey olmasına izin vermeyin, bilakis konuşma onunla başlasın. Sorular sormaya vesile olsun.”
Korelasyon ve nedensellik
İstatistik çalışmalarında örneklemenin insanlık kadar eski olduğunu söylüyor Baluw: Verilerin hangi koşullarda oluşturulduğunu bilmek gerekiyor. Örneklemenin çerçevesi, soruların sorulma şekli, dışlanan gruplar, örneklemenin ölçeği, yüzde ile yüzde puanı farkı gibi sayı oluşumunda ve sayı dili ile anlatımda gerekli özen yoksa, sayılar kötülüklerin saklandıkları kutsal şallar haline getiriyor.
Sayılarla uğraşanların “korelasyonla nedenselliği birbirine karıştırmasının” yarattığı sapmaların etkilerini, “tek faktör” yerine “entegre analizin” önemini ve faktörlerde indirgemecilik tuzaklarını, mesajın arkasındaki insanın niyetinin etkilerini, sayı değerlendirirken bağlam tanımlamasının nesnellikle ilgisini de analiz ediyor Sanne Blauw kitabında.
Büyük veri dendiğinde hacım, hız, çeşitlilik ve doğruluk anlamamız gerektiğini… Algoritmaların sadece bir adım olduğunu, veri toplamadan önce standart belirlemenin hayatiliğini da özellikle irdeliyor yazar.
Sayılarla ilginiz varsa “Tarafgir Sayılar” kitabı, “sayıların arkasında kimlerin olduğu” sorusunun ne denli önemli olduğunu size öğretecektir. Kitap,”Kelimeler gibi sayılara da eleştirel yaklaşımın” gerekliliğini anımsatacaktır. Ayrıca, “Sayılar ardına saklanma kolaycılığının” yarattığı haksızlık, eşitsizlik, ataletsizlik ve israfın sorumluluğunu hatırlatacaktır.
Sayılarla yüzleştiğimizde
Sanne Blauw sayılarla yüzleştiğimizde bizi gerçekliğe yakınlaştıracak soruları da sıralıyor: Mesajı veren kim? Ne hissediyorum? Nasıl standartlaştırılmış? Veri nasıl toplanmış? Veriler nasıl analiz edilmiş? Sayılar nasıl sunulmuş?
Sayılarla mesaj verenin “ne yaptığı” önemli ama “kim olduğu” da önemli…Mesajı veren hayatın gerçeği peşinde mi, servet ve sermaye, güç biriktirme peşinde mi?İktidarını korumak için herşeyi mubah saymanın yolunda mı?
Bizimle paylaşılan sayıların zihnimizde uyandırdığı “duygusal tepkiler” gözen ve gönülden ırak tutulmamalı... Aklımızı emanet ederek sayılara teslim olmak da sakıncalı, sayıları toptancı bir anlayışla reddetmek de…Önemli olan sayıların arka planını düşünerek, duyguların esiri olmadan aklın ve analizin rehberliğinde ilerleyebilmektir.
Sayılar oluşturulurken “ölçüm yapmanın metodu” da önemli…Baz yılları, analize konu olan sayılara erişim biçimi ve analiz metodu dikkate alınmalı. Standardı belirtilmeyen bir sayı, zenginlik üreterek insan yaşamını kolaylaştırmanın değil, bazılarının kendi imkanlarını optimize etmenin aracı olabilir, gözden kaçırılmamalı.
Sayıların analiz edilmesinde “ model ve benzetim” de önemli… Modele göre gerçeklik dikkate alınmalı. Zihni modelin varsayımları sorgulanmalı ki sayıların hangi gerçekliği peşinde olduğu anlaşılabilsin.
Sayıların sunuşu konusunda da özen gerekiyor…Ortalamaların saptırıcılığı, verilen rakamların kesin olduğuna inanma, sayıların öncelikleri ve sıralama biçimleri de yanıltıcı olabilir…Görsel malzeme de kötülüklerin renklendirilmiş kutsal şalı olarak kullanılabilir..
Yaşam süreci ciddiyet gerektirir…Yaşamımızın her anını etkileyen sayılarla ilgili bir felsefemiz yoksa, bakış a tutarlı değilse, sayılarla verilen bilgilerin arka planlarını bilmeden onlara inanmışsak yaptığımız işin tutarlılığı olmaz…
Sanne Blauw’un kaleme aldığı, Çiçek Öztek’in dilimize aktardığı Alef Yayınlarının “Tarafgir Sayılar” kitabını anlama ve anlatma sorumluluğu olan herkes özenle okumalı…