Mübeccel Kıray kuramsal yetkinliği ve saha gözlemleriyle  önemli bir sosyologdu. Günlük gazete  haber ve yorumlarını izleyerek  değerlendirme yapılmasını çok önemserdi… Büyük ve kalıcı romanlardan örnekler verir; toplumun yaşam biçimi ve yaşam tarzını  ayrıntılarıyla anlatmaları nedeniyle  romanların “toplumsal hafızayı”  anlamada önemli  işlevlere sahip olduklarını sıklıkla anlatırdı.

İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde  derslerine  katıldım. Prof.Dr. Orhan Oğuz’un  Prof.Dr. Hayrettin Erkmen, Prof. Dr. Turhan Güneş, Prof. Dr.Haluk Ulman  ve  Prof.Dr.  Mübeccel Kıray’ a sahip çıkmasının  gençlerin fikri gelişmesine ne büyük katkılar yaptığını  Mübeccel Hoca’nın derslerinde  anladım. Eskişehir’e  indiğimde  Bademlik sırtlarına bakarken  Prof. Orhan Oğuz’un  değerli insanları koruma yönü aklıma gelir; makam rantı için insanları düşüncelerine göre ayıranların yarattığı kısırlığı  düşünür; vatan ve millet adını  kutsal şal haline getirerek kendi çapsızlıklarını kutsal şallar altında saklayanları  zihnimin  bir yerine  not ederim…

Meraklı olmanın, araştırma yapmanın, farklı düşüncelerden entelektüel zenginlik yaratmanın ne demek olduğunu da  Mubeccel  Kıray’ ın derslerini  izleyenler iyi bilir.

Derslere  öğretim üye yardımcılarından daha çok meraklı öğrenciler katılırdı…Akla gelen  soruların sorulabildiği, sorgulandığı, bir ortak  noktada birleşilen ortamlardı o dersler.

Dersin birinde “mutluluk” konusu  tartışmaya açıldı…Derse katılanlar  kendi  bakış açılarına göre  “mutluluk” tanımı yapıyordu… Oturduğu kürsüde  notlar alan  Mübeccel Hoca  dersin sonunda toparlayıcı bir değerlendirme yaptı: “ Mutluluk teknik ve ekonomik kavram değildir. Mutluluk zamanla  ilgilidir. Size zamanı unutturan davranışlarınız  mutluluğun da kaynağıdır…Yapılan bir doğa gezisidir… Yazılan anlamlı ve etkili bir makalenin yayınlanmasıdır. Birlikte olmanın size zamanı unutturduğu bir arkadaştır… Ama  mutluluk  asla  en ileri teknik olanaklara, dilediğinizi yapabilme imkanı veren paraya sahip olmak  değildir…”

Hepimiz  kendi yaşamımızda da denemişizdir…Bir ev sahibi olsak, mutlu olacağımızı düşünmüşüzdür. Kendi evimiz  olmuştur; sonra  çocukların ve  torunların evi  bizi  kaygılandırmıştır… Mutluluğu yatla  dolaşma sananlarımız olmuştur; dostlarıyla sofrayı  korkmadan paylaşacak akarı olmanın ötesinde  varlık sahibi olanların da, çok parası olmayan, ama toplum içinde entelektüel zenginlik yaratan  arkadaşları karşısında ne denli ezik kaldıklarına, mutsuz olduklarına tanıklık etmişsinizdir.

Akşam başımızı yastığa koyduğumuzda  zihnimizden geçen “keşkelerin”  azlığı ya da çokluğu  mutluluğumuzun  göstergesidir.

Bugün kendimize bir iyilik yapalım: Kimsenin olmadığı, kendimizden başka kimseye hesap vermediğimiz bir anımızda “keşkelerimizi”   sorgulayalım. Ne kadar az keşkemiz  varsa, hayata o kadar çok  değer katmışızdır…

Herkese , keşkesi az yaşamlar dilerim…Dilerim hepimiz  yüreğimizin götürdüğü yere gitmesini becerebiliriz…
________________
Not:Hayat  ve yaşam  sözcüklerinin içerikleri farlıdır. İlber Ortaylı’nın  tanımına göre  “Hayat  dediğimiz bir süredir. Yaşam, o süreyi nasıl kullandığımız”. Sık sık anımsattığımız  Sümer Rahibinin  sözünü anımsayalım: “ Sen kendin için değilsen kim senin için? Sen başkaları için değilsen nesin ki? Şimdi  değilse ne zaman?”… Hayat, yaşamı  zenginleştirdiğimiz  zaman anlamlıdır; anlamlı yaşamlar da  mutludur.