Eğitim öğretim döneminin sonuna yaklaşırken pandemi nedeniyle uzaktan eğitime erişemeyen binlerce öğrencinin heba edilen iki yılını ve sorunları yazmayı tasarlamıştım.
Ama en üst mertebeden yapılan bir konuşma ile zihnim tamamen dağıldı ve büyük bir üzüntü içinde konuyu değiştirdim.
Muhalefet partilerinin temsilcilerinin ekonomik zorluklar nedeniyle açlık, yokluk, yoksulluk yaşayan milyonlarca kişinin sorunlarını dile getirmesinden hoşlanmayan anlayış “Bunlar çıkmış millet aç diyor. Millet açsa onları da siz doyuruverin” diyor.
Siyasetin dili çok kırıcı, yaralayıcı ve gerçeklerle hiç de örtüşmeyen bir içerikte örnekler sergilemeye devam ediyor.

Bir süre önce Meclis kürsüsünde “Millet aç, midesine kuru ekmekten başka bir şey girmiyor” diyen muhalefet milletvekiline iktidar partisinin milletvekili “Kuru ekmek yiyorlarsa aç değillerdir” diyerek gerçekleri reddeden anlayışı ortaya koymuştu.
Oysa ki milletin aç olduğu gerçekliği rakamlarla kayda geçmiş durumda.
Dünya Bankası Raporuna göre Türkiye’de son iki yılda kur krizi ve pandemi nedeniyle ‘mutlak yoksul sayısı’ 3.2 milyon kişi artarak 10 milyonun üzerine çıktı.
2011 yılı satın alma gücü paritesi rakamlarına göre kişi başına günlük tüketimi 5.5 doların altındakiler ‘mutlak yoksul’  olarak tanımlanıyor.
Diğer yandan geçtiğimiz gün açıklanan rakamlara göre dört kişilik bir ailenin tüketmesi gereken gıda harcamasını belirleyen “açlık sınırı” 3.414 TL olarak açıklandı. 
Dikkatinizi çekmek isterim, hesaplanan açlık sınırı halen geçerli olan 2.826 TL’lik asgari ücretin 588 TL üzerinde.
Asgari ücretli iş bulabilmek için uğraşan milyonlarca kişinin aslında ‘açlık sınırının altında’ yaşamaya talip olması ise ayrıca üzerinde durulması gereken bir durum. 

“Onları da siz doyuruverin” ifadesine karşı en çarpıcı yanıt CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’ndan geldi.
Kılıçdaroğlu, “CHP’li Belediyelerin 2 milyar 250 milyon TL destekle fakir fukaranın yanında olduğunu” açıkladı.
Bu noktada ekonomik sıkıntı içindeki binlerce kişiye günlük sıcak yemek veren CHP’li belediyelerin aşevi hesaplarının İçişleri Bakanlığı tarafından bloke edildiğini anımsatmak gerekli.
Bu çerçevede Bakanlık tarafından içerisinde Eskişehir Büyükşehir ve Odunpazarı Belediyelerinin de bulunduğu yıllardır aşevleri için kullanılan şartlı bağış hesapları kapatıldı.
Aradan geçen sürede ise ihtiyaç sahibi kişi sayısının artmasına karşın Bakanlığın kararında bir değişiklik olmadı.
“Devlet içinde Devlet olmanın bir anlamı yoktur, kampanyalar Cumhurbaşkanlığı tarafından yürütülüyor” denilerek engellenen belediyeler ‘askıda fatura’ gibi farklı yöntemleri kullanarak gerçek ihtiyaç sahiplerinin yanında olmaya devam ediyor. 

Ülkemizdeki yokluk ve yoksulluğu görmek istemeyenlere söylenecek çok söz var.
10 yaşındaki bir çocuğa en büyük hayali sorulduğunda “evde yiyecek olması” yanıtını veriyorsa düşünmek gerekli.   
10 yaşındaki bir çocuğun eğitimi, geleceği, ailesi ile ilgili binlerce güzel hayali olabilecekken “evde yiyecek olmasını istemesi’ iktidarın en öncelikli ele alması gereken sorunlardan değil midir?