Koronavirüs salgınının yarattığı sorunlar tüm yaşamımızı doğrudan etkilemeye devam ediyor.

Geldiğimiz noktada artan hasta sayısı ile birlikte hastane yönetimleri yeni önlemler almak zorunda kalıyor.

Bu bağlamda, hastanelerdeki fiziki koşulların iyileştirilmesi, mevcut kapasitenin daha iyi yönetilmesi konularında çalışmalar sürdürülüyor.

Diğer yandan, hastanede tedavisi süren koronavirüs hastalarının yakınları ise ne yapacağını bilemez durumda.

Hastanedeki kovid hastasının yanında mutlaka refakatçi kalması isteniyor.

Refakatçinin kovidli hastayla 24 saat aynı ortamda kalması ise yeni bulaşlara davetiye çıkarıyor.

Kovid hastalarına uygulanan izolasyon refakatçi için de geçerli olduğundan refakatçilerin hastanın odasının dışına koridora bile çıkmasına bile izin verilmiyor.

Refakatçiler, hastanın tuvalet, temizlik, yedirme, içirme gibi öz bakımlarını karşılarken virüs bulaşma riskiyle karşı karşıya kalıyor.

Sağlık çalışanlarının bugünkü koşullarda örneğin tansiyon, ateş ölçme, ilaçlarını verme gibi sağlık konularını takip dışında kovidli hastaya başka herhangi bir destek vermelerinin imkanı yok.

Yeterli personel olmadığı gibi aylardır yorulan sağlık çalışanlarının bu işler için enerjisinin olduğunu da söylemek çok güç.

Bu koşullarda refakatçiler;

Kendi sağlıklarını riske atarak kovid hastası olmak ya da,

Yakını olan hastayı adeta kaderine terk ederek odada yalnız bırakmak

Seçenekleri arasında tercih yapmak zorunda kalıyor.

Refakatçiler ve onların da yakınları bakımından çok büyük bir vicdani baskı oluşuyor.

Başka önemli bir konu da hastayla burun buruna günler geçirdiği halde refakatçiye virüs belirtisi yoksa hastanede korona testi yapılmasına izin verilmiyor.

Bir şekilde hastane yönetimi ikna edilerek test yapıldığında ise sonuç negatif çıksa bile bu kez de refakatçi hastayla temaslı olduğu için 14 gün karantina kuralına uymak durumunda kalıyor.

Özetle kovid hastalarının refakatçileri için süreç çok sorunlu bir şekilde devam ediyor.

Diğer yandan bugünlerde hepimizin de tanık olduğu gibi belediyelerden, bireysel gruplardan ya da sosyal medyadan plazma arayışı ile ilgili çok fazla mesaj alıyoruz.

Kızılay yetkilileri, çokça rastladığımız bireysel plazma arayışlarının aslında çok da doğru bir yöntem olmadığını bu işlemin zaten Kızılay tarafından organize edildiğini söylüyor.

Uygulamaya göre, Kızılay tarafından Sağlık Bakanlığı’nın verdiği listeden koronavirüsü geçirmiş kişiler aranarak bağış yapmaları için davet ediliyor, yapılan test sonucu uygun bulunan plazmalar talep eden hastaneye gönderiliyor.

Ancak bugünlerde plazma bağışında bulunabilecek kişilerde bir isteksizlik yaşandığı belirtiliyor.

Bağışçıların “ileride kendi yakınlarına gerekli olabilir” diye düşünerek bağış yapmak istemedikleri söyleniyor.

Oysa ki plazma bağışı kovid geçirip iyileştikten 14 gün sonra ve en fazla üç ay içerisinde yapılabiliyor.

Konunun ticarileşmesi ile ilgili muhtemel sorunların yaşanmaması için de Kızılayın organizasyonuyla plazma bağışı yapmak daha doğru bir yol olarak görünüyor.

Yakınlarımızdan da biliyoruz ki, hastanelerde tedavisi devam eden çok sayıda koronavirüse yakalanmış hasta var.

Hastalığı geçirip iyileşmiş kişilerden gelecek plazmalar tedavide önemli bir yer tutuyor.

Koronavirüsle mücadelenin ne denli zor bir süreç olduğunu hastalığı yaşayarak geçirmiş kişiler elbette ki çok daha iyi biliyor.

Hastaların çaresizliğini en iyi onlar anlıyor.

Sözü daha fazla uzatmadan koronavirüsü yenmiş, sağlığına tekrar kavuşmuş kişilere çağrımızı iletelim.

Yapacağınız plazma bağışıyla “Koronavirüsle mücadele eden hastalara umut” olabilirsiniz.