Bu köşede işsizlik sorunu ve yarattığı olumsuzlukları sıklıkla gündeme getiriyorum.

Bu bağlamda Avrupa İstatistik Ofisi’nin 2020 yılının korona virüsü salgını gölgesinde geçen ilk çeyreğine ilişkin işsizlik oranlarına bakmakta yarar var.

Raporda korona virüs döneminin kısıtlayıcı etkileri gözetilerek çok önemli bir vurgulama yapıldı.

Klasik “işsizlik” tanımının işgücü piyasasındaki mevcut durumu anlatmak için yeterli olmayacağı belirtilerek korona virüs önlemleri sırasında:

Çok sayıda kişinin;

Çalışmaya hazır olmakla birlikte iş arayacak durumda olmadığı,

Daha fazla çalışabilecek durumda olmalarına karşın bunu yapabilecek ortam bulamadığı veya

Umudunu kaybettiği için iş aramaktan vazgeçtiği belirtilerek “geniş tanımlı işsizlik” verilerine yer verildi.

20-64 yaş grubunda 2020 yılının ilk çeyreğinde “geniş tanımlı işsizlik” AB’de ortalama yüzde 13’e yaklaşırken Türkiye’de bu oran yüzde 19.5 olarak ölçüldü.

Bu rakamlara göre ülkemizde her beş kişiden biri işsiz olarak görülüyor.

Değişen koşullara göre yapılan tanımlama ve sonuçlar elbette ki çok önemli.

Kamunun istihdam politikası açısından son derece çarpıcı sonuçları olan araştırma incelemeye alınır mı, bilemiyorum.

Bu noktada belirteyim, TÜİK’in açıkladığı işsizlik oranlarının gerçek yaşamda karşılığının olmadığı çok açık. Keşke TÜİK’in açıklamasıyla işsizlik azalsaydı ancak ne yazık ki lafla peynir gemisi yürümüyor.

Bu ülkede yaşayanlar olarak biliyoruz ki her evde en az bir işsiz var.

Üniversiteyi bitiren, yüksel lisans, doktora yapan hatta üzerine bir üniversite daha bitiren gençler bile iş bulamıyor.

Özel sektörün istihdam yaratma kapasitesi son derece sınırlı.

Yoğun işçi çalıştıran çok sayıda işletme bu süreçte iflas etti ya da küçüldü.

Kamuda işe girmek siyasi kadrolardan destekçi olmadan neredeyse imkansız hale gelmiş durumda.

KPSS sınavında çok yüksek puan alanlar dahi sınavların yapılma ve değerlendirme biçimi objektiflikten uzak olduğu için mülakatta eleniyor.

Bir de tüm aileyi kapsayacak güvenlik soruşturması uygulaması başlayınca kamuda herhangi bir göreve başlayabilmek bazıları için tümden zorlaşacak.

Virüs nedeniyle uygulanan sokağa çıkma kısıtlamalarında zor günler geçiren ticaret hayatı ve durma noktasına gelen hizmet sektöründe artan işsizlik en önemli sorun olmaya devam ediyor.

Kayıt dışı çalışanlar, günlük kazançla yaşayanlar için de zor günler geçmiş değil.

İşsizlik tanımlamasında “iş aramada umudunu yitirenler” grubunda yer alanların ise durumu çok daha sıkıntılı.

Sürekli iş arayıp bulamayan kişilerin kendilerini psikolojik olarak verimsiz hissetmeleri, çaresizlik döngüsü içinde yaşamaları gerçekten de çok ağır bir durum.

Geçtiğimiz gün bir televizyon kanalında sabah sunucunun coşkulu bir şekilde “günaydın” seslenişine mesaj gönderen bir işsiz gencin “İşim yok ki, gün bana gün aymadı” yanıtını göndermesi çok üzücüydü.

İşsizlik, bireyin gelecekten beklentisini yok eden çok ciddi bir sorun.

İşsiz bir kişinin ailesinden, yakınlarından ihtiyaçları için yardım istemek zorunda kalmasının ne kadar zor olduğunu ise anlatmak mümkün değil ancak yaşayan bilir.

Türkiye’nin en temel sorununun işsizlik olduğunu söylemeye gerek yok.

Asıl üzücü olan ise işsizlik sorununu çözmesi gereken iktidarın bugünlerde uğraştığı konulara bakınca umutlanılacak bir tablonun olmaması.

Virüs nedeniyle çok sayıda ülkede çalışanların gelir kaybına uğramaması için ücretinin %80’ine varan oranlarda devlet tarafından ödeme yapıldı, işyeri sahiplerine kira yardımı, vergi indirimi gibi önemli destekler verildi.

Hiç umudum yok ama yeni getirilecek torba yasada çalışanlar ya da işsizler lehine bir düzenleme çıkacak mı, bekleyip göreceğiz.

Evlerde tencere kaynatamayan kadınlar,

Üniversite mezunu olduğu halde iş bulamayan gençler,

İş yerleri kapandığı için işini kaybedenler,

İşsizliğin, yoksulluğun bedelini ödeyen çocuklar

Çok büyük bir sıkıntı içinde.

Iktidar çevresinden bu feryatları duyan var mı?