Zamanın birinde bir ülkede zalim bir kral yaşarmış. E malum kral zalim olduğu için yaşayan halkına asla fikir beyan etme hakkı vermezmiş. Herhangi bir konuda fikrini söylemek ölüm fermanını onaylamak gibiymiş. Halk bu duruma istemeye istemeye boyun eğmek zorunda kalıyormuş. Durumu kanıksadıkları için alınan her karara "evet" diyorlarmış. Bu durum zaman içinde öyle bir hal almış ki "evet" demek bile fikir beyan etme olarak kabul edildiğinden yasaklanmış. Çaresiz halk bu duruma da boyun eğmeye devam etmiş. Ta ki bir gün ülkedeki bir matematikçi bu durumdan bunalıp isyan edene kadar... Matematikçi "ucunda ölüm olsa ne olur, ben bu kralın karşısına çıkacağım" der. İnsanların yapma etme demelerine karşın soluğu kralın yanında almış. Kral bu güne kadar hiç kimse cesaret edip karşısına gelmediği için matematikçinin cesaretine şaşırmış ve onu iyi bir şekilde karşılamış. Matematikçi de kralın bu beklemediği tutumundan cesaret alıp "bu ülkede yaşayan halkınızın düşüncelerinin sizin gözünüzde hiç kıymeti yok. Özgürlüğümüz sınırlı. Siz tornadan çıkmış gibi bir halk yaratmaya çalışıyorsunuz. İnsanca kendi kararlarımızla yaşamak imkansız hale geldi" demiş. Kral kendisini dikkatle ve sakince dinledikten sonra "sana bir soru soracağım" demiş. 
"?=100 denklemine nasıl ulaşabilirsin?" Matematikçi "Soru bu mu? Bu denklemde sınırsız bir özgürlük alanı var. Denklemi istediğim gibi çözebilirim" demiş. Kral da matematikçinin bu cevabına karşılık " İşte bu ülkede de aynı şekilde sınırsız  bir özgürlük alanı var" demiş. Matematikçi biraz bozulmuş kafası karışık bir şekilde evine dönmüş. Kral bana bu denklemle ne anlatmaya çalıştı diye düşünmeye başlamış. Günlerce düşünmüş sonra birdenbire aydınlanmış. Kral haklı denklemin solunda sınırsız bir özgürlük alanı var ancak sağındaki sayı (100) sabit. Anlamış ki solda ne kadar özgürlük alanı olursa olsun sağdaki sabit değişmedikçe bu devran böyle sürer gider.