İnsanlara güveniyoruz, samimiyetle yaklaşıyoruz sonra bazen hayal kırıklığı yaşıyoruz. “Tek muhabbet tez ayrılık getirir” sözünü şimdi anlıyoruz. İş yerinde arkadaşlıkların altından çıkar ilişkileri çıkıyor, en büyük çelmeyi bize en iyi tanıdığımız takıyor. Bu noktada size Kirpi Paradoksundan bahsetmek istiyorum. Oklu kirpiler için şöyle bir analiz var; 
 “Soğuk bir kış sabahı çok sayıda oklu kirpi, donmamak için birbirine bir hayli yaklaştı. Az sonra, oklarının farkına vardılar ve ayrıldılar. Üşüyünce, birbirlerine tekrar yaklaştılar. Oklar rahatsız edince yine uzaklaştılar. Soğuktan donmakla, batan okların acısı arasında gidip gelerek yaşadıkları ikilemi, aralarındaki uzaklık, her iki acıya da tahammül edebilecekleri bir noktaya ulaşıncaya kadar sürdü. İnsanları bir araya getiren, iç dünyalarının boşluk ve tekdüzeliğidir. Ters gelen özellikler ve tahammül edemedikleri hatalar onları birbirinden uzaklaştırır. Sonunda, bir arada var olabilecekleri, nezaket ve görgünün belirlediği ortak noktada buluşurlar.         
Arthur Schopenhauer

Bu uzaklıkta duramayanlara, İngiltere’de ‘keep your distance! / mesafeni koru!’ denir. Bu noktada, çevrenin sıcaklığını hissetme arzusu kısmen karşılanır ama buna karşılık okların acısı hissedilmez. Kendi iç sıcaklığı çok yüksek olanlar ise, ne sıkıntı vermek, ne de sıkıntı çekmek için, topluluklardan uzak durmayı tercih ederler.”
Günümüzde yalnızlaşmayı seçenler acaba bu olayları deneyimledikleri için mi böyleler? Hayattan aldığımız dersler farklı tavırlar sergilememize neden oluyor. Alıştığımız olaylarda neden sonuç ilişkisi kuruyoruz. Devamlı “hep bana, hep bana” diyenler yüzünden kirpiler gibi uzaklaşıyoruz. Bencil insanlar yüzünden 
Sınırlarımız ne olmalı? Ne kadar güvenmeli ya da güvenmemeliyiz? Bunun sonu ciddi bir sessizlik mi? 
Kirpilerle aramızdaki fark bu noktada başlıyor. 
İnsanlar; sadece fizyolojik ihtiyaçlarına odaklanarak yaşayamazlar çünkü sosyalleşmekte bir ihtiyaçtır onlar için. Hoşgörü, sevgi, saygı, aile, dostluklar çok önemli. Tabi ki; bu kendimizden ödün vereceğimiz anlamına gelmiyor. Başkaları için değişmek, değerlerimizi kaybetmek zorunda değiliz. Ne uzak, ne yakın gerçek, samimi duruşumuzu sergilemeliyiz. Sizi sevenler zaten kusurlarınızla, en iyi yönlerinizle ayırt etmeden severler. 
Bir de empatiyi her daim akılda tutmalıyız. Bizde sevdiklerimizi değiştirmemeli onları olduğu gibi sevmeliyiz. Herkesin doğrusu kendinedir. Bir kişiye yardım elimizi uzattığımızda, kendi fikirlerimizi uygulaması için asla baskı yapmamalıyız. Maalesef çatışmalar işte tam bu noktada başlamakta. Karşımızdaki kişiyi en iyi yine kendisi tanımaktadır. Sadece öneriler verebilir ama ne yapacağına kendisinin karar vermesini sağlamalıyız. İlişkilerimizde karşılıklı saygılı olmalıyız.
Ayrıca en önemlisi bize yakınlaşan insanların samimiyetini asla suistimal etmemeliyiz. Bu, tüm toplumda dejenerasyona sebep olacak son derece üzücü bir davranış olmaktadır. 
Düşünsenize sizi sadece bencil istekleri ve çıkarları için yakınlaşan yapmacık ilişkiler içerisinde olan arkadaş sandıklarınızın çevrenizde olduğunu!!! Emin olun kimsenin hoşuna gitmeyecektir. 
Sevgi değerlidir.
Sevgi özeldir.
Sevgi saf ve temizdir.
Mesafelerimizi iyi ayarlayalım ki son zamanlarda özellikle kazanılması zor olan hayatımızdaki  değerli kişileri ve ilişkilerimizi kaybetmeyelim,tüketmeyelim!!! 
Sevginin değerini bilelim.