Savaşın yarattığı acılarla boğuşan çaresizlik içindeki milyonlarca insanın dramına tanık olmaya devam ediyoruz.
Ülkemizde ise ekonomik sıkıntılar “derin yoksulluk” olarak tarif edilen “açlıkla mücadeleye” dönüşmüş durumda.
Yaşamın her alanında sorunlar çığ gibi artmaya devam ediyor.
Diğer yandan halkın önceliğinin tamamen dışında olan ve iktidar tarafından bir yıldan fazla süreden beri hazırlıkları devam eden “Milletvekili Seçim Kanunu Teklifi” TBMM Başkanlığına sunuldu. 
Milyonlarca insan bir kuru ekmeğin derdindeyken iktidarın derdi ise seçim kanunu ile oynayarak gelecek seçimi nasıl kazanacağı.
Geçmişte Türk siyasetinde çeşitli örneklerinde olduğu gibi iktidarını kaybetme endişesi taşıyan yönetimlerin başvurduğu ‘Seçim yasasını değiştirme’ girişimi ile karşı karşıyayız.
Baştan söylemek gerekir ki getirilen teklifle;
SEÇİM YÖNTEMİ ve 
SANDIK KURULLARINDA
Değişiklik yapılarak deyim yerindeyse “Anahtar teslimi seçim kazanma” düzenlemesi öngörülüyor.
Anayasamıza göre seçim yasaları ‘temsilde adalet, yönetimde istikrar’ ilkesini esas alır.
Getirilen değişikliklerin anayasal ilkelerin çok uzağında olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Teklif ayrıntılı biçimde incelendiğinde anlaşılıyor ki gerçekten de muhalefet partilerinin önünü kesmek için tüm önlemler alınmış.
Ülke barajının % 7’ye düşürülmesi demokrasi adına iyileştirme gibi görünmekle birlikte bu şekliyle de yüksek olduğu için ittifaklar olmaya devam edecek.
Millet ittifakı içindeki oy oranı düşük olan partilerin milletvekili çıkarmaları neredeyse olanaksız hale getiriliyor.
Seçim bölgesinde ittifakların aldığı toplam oy yerine siyasi partinin aldığı oy esas alınacağı için bahsedilen partilerin adayları CHP veya İYİ Parti listelerinden gösterilirse seçilebilme şansları olabilecek.
Ya da CHP veya İYİ Partinin bu partilerin adaylarına destek vermesi gerekecek. 
AKP’den ayrılan kadroların kurduğu Gelecek ve DEVA partisine özellikle ciddi bir engelleme getiriliyor.
Anayasa Mahkemesinde kapatma davası devam eden HDP için de gerekli önlem alınmış.
HDP kapatılırsa büyük olasılıkla kısa zamanda yeni bir parti kurulacak ve Meclisteki milletvekilleri de o partiye katılarak grup oluşturacaktır.
Bu durumda Mecliste grup oluşturduğu halde yeni kurulan parti 41 ilde örgütlenme koşulunu yerine getiremediği için seçime katılma olanağı olmayacak.

Teklif, İl Seçim Kurulu Başkanı asıl ve yedek üyelerini de yeniden düzenliyor.
İl Seçim Kurulu Başkanı en kıdemli üç hakim arasında çekilecek kura ile belirlenecek.
Özetle ‘en kıdemli hakim yerine kura ile hakim dönemi’ başlayacak.
Bu yöntemle iktidara yakın seçim kurullarının oluşması seçimin ‘dürüstlük ve tam özgürlük’ ortamında yapılması bakımından çok önemli sakıncalar yaratacak.
Cumhurbaşkanının ‘seçim yasaklarından muaf tutulması’ ise çok daha sıkıntılı bir konu ve propagandada eşitsizliğe neden olacak.
Kamunun tüm imkanlarının seferber edildiği ortamda yürütülen yarış ‘eşitler arasında yarışma kuralına’ ters biçimde “tarafsızlık ilkesine” aykırılık oluşturacak.

Teklifin ‘Sandık kurulları oluşumu’ ve ‘Seçilen muhtarların belge incelemesi’ ile ilgili ayrıntılarına girmeyeceğim.
Komisyonda ve Meclisteki görüşmeler sırasında teklifte bazı değişiklikler olabilir.
Bu haliyle bakıldığında seçmenler muhalefet partilerine oy verseler de oylarının iktidar partisinin hanesine yazılmasını sağlayacak bir sistem tasarlanmış.
Seçmen eğilimlerindeki ciddi boyuttaki değişim göz önüne alındığında iktidarın beklentisi doğrultusunda istenilen sonuçlar ortaya çıkacak mı, bekleyip göreceğiz.
İktidarda kalmak için demokrasiyi tahrip eden yollara başvurulması zaman zaman denenmiştir ama halkın sağ duyusu karşısında başarılı olamamıştır.
Siyasi tarihimiz, “tuzakların terse döndüğü” örneklerle doludur.
Bizden hatırlatması…


Not: Bugün 18 Mart, tarihimizin akışını değiştiren Çanakkale Deniz Zaferinin 107. yıldönümünü kutluyoruz. 18 Mart Şehitleri Anma gününde, başta büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere işgal kuvvetlerine karşı kanının son damlasına kadar direnerek destan yazan şehitlerimizi saygıyla, minnetle anıyorum.