Toplum üzerindeki polis baskısını hissediyor musunuz? Gittikçe artıyor gibi. Toplumun çıkarlarının tek kişinin ve çevresinin çıkarından doğal olarak daha önemli olduğu anlaşılınca itirazlar çoğalıyor, “Şahsım Devleti” kaçınılmaz olarak “Polis devletine” dönüşüyor. Özellikle kadınlar ve gençlerin yasal demokratik haklarının bastırılış ve eylemcilerin tutuklanış biçimine bakınca dindar ve kindar gençlik yaratma dışında bir de dindar ve kindar polis yaratıldığı kanısına varıyorsun. Son olarak Anadolu Üniversitesi'nin mezuniyet töreni sırasında “Ali İsmail'i unutmadık” yazılı bir pankart açan iki İletişim Bilimleri Fakültesi öğrencisi güvenlik görevlileri ve sivil polisler tarafından darp edilerek gözaltına alınışını gördünüz mü? Öğrencilerin pankartı taşıdığı anda sivil polisin pankartı taşıyan gencin boğazına sarılış şekli ve duyduğu haz bir görev aşkının ötesinde kötülük yapmaktan büyük keyif ve zevk alan insan suretiydi. Oysa Ali İsmail’in anılmasına bile tahammül edememek, ölümünden sorumlu olduğunu haykırmak demekti…
Bir düşünceyi çürütme eylemini onu düşüneni çürüterek yapmanın adına dünyanın her yerinde ilkellik denir. Değersizleştirme, vasatlaştırma, lümpenleştirme iktidarın uyguladığı sosyal politikalar sonucu genel kabul gören uygulamalar. Buna karşın apolitik olarak tanımlansalar da bizim gençliğimizde bile görmediğimiz, haksızlığı ve hukuksuzluğu kabullenmeyen bir gençlik ve kadın örgütlerinin direnişinin söz konusu olduğu da bir gerçek. Yine gerek sivil toplum örgütlerinin gerekse köylülerin başı çektiği doğaya ve toprağa sahip çıkan bir halk hareketi de mevcut. Tüm bu insana yakışır güzellikleri, büyük özveri ile mücadeleyi sürdüren kuşakların devrimci adımları olarak görmek lazım. Daha iyi bir dünya için çabalayan insanlar her zaman azınlıkta kalmıştır, ancak insanlık bütün kötülüklere karşın hala ayaktaysa onların sayesindedir. Yeryüzünde her türlü ilkelliğin karşısına dikilme cesaretini gösteren iyi insanlar da var, Türkiye iyiye ve güzele gençlerimizin ve kadınlarımızın ellerinde yükselecek…