Bir imparatorluk mirası  üzerinde kurulan ulus devletlerin yurttaşları çok dilleri, farklı inançları, değişik kültürleri  barındırır. Eğer imparatorluk  mirasçısı ülke  bir “ada ülke” değilse, sınırlarını ne kadar muhkem yapılarla korursanız koruyun, değişik akışları  tümüyle engellemek çok zordur.

Bizim   Eskişehir’i  düşünelim… Hangi ailenin kökeninine bakarsanız bakın, Yemen’den, Fızan’ dan, Magrip ve  Maşrik’ten, Balkanlar’ın her yerinden, Galiçya’dan, Kırım’dan, Kazan’dan  Terek ve Kuban ırmaklarının suladığı Kuzey Kafkasya’dan,  Güney Kafkasya’nın her yerinden gelmiş olduklarını görürsünüz.

Benim ailemde beş kuşak geriye gittiğimizde, köyümüzde Gülağa diye anılan dedemizin 1850’lı yıllarda   Orta Gürcistan’daki  Gori  kentinden kaçarak Şavşet’in İmerğevi Bölgesi’nde  Hevcuruli Köyü’nde yerleştiğini anlatır.  Daha sonra 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı’nda da  Niksar’ın Sorhun Köyü’ne göç ederek orayı vatan edinmiştir.

Naif bir Irmak Kenti olan Tiflis’e çok gittim…1991’de yaptığım bir inceleme ve öneriyle yatırıma dönüşen Şişecam’in  Ksnai’deki cam ambalaj tesisinin kuruluş sürecini, Gürcistan  Dışışleri  Bakanlığı’nın Gürcistan Türk İş Adamları Derneği (GÜRTİAD) ile ortaklaşa düzenledikleri toplantıda anlattım…Gürcistan’ın en zor günlerinde  doğrudan 300, dolaylı olarak çok fazla ailenin geçimine kesintisiz  katkı yapan bu tür yatırımların bireylerin, toplulukların ve toplumların hafızasında neden diri tutulması gerektiğinin gerekçelerini anlattım.

Söylediklerimin Gürcistan yöneticileri ve ülkemizden katılan iş adamları tarafından iyi anlaşıldığını umuyorum…

Hafıza oluşturulmadan  tarih bilinci oluşturulamaz; tarih bilinci olmadan da geçmişten ders alınarak daha sağlıklı gelecekler inşa edilemez.

Tarih  eğitimi almış bir  dostumdan Gülağa’nın Gori’den kaçmak zorunda kaldığı dönemle ilgili bilgiler aldım.

Rus Orduları Tiflis’i 1801’de işgal ediyor…Rus askerlerinin davranışları  1804’de  Mtiuleti İsyanına neden oluyor. Sekiz yıl sonra  1812’de  Prens Alexander’ in  Kağheti Isyanı bastırılor.Gürcistan soyluları 1832’de  isyan planlıyor; bir hainin ihbarı nedeniyle  başlamadan bastılıyor.

Dedemiz Gülağa’nın   Gori’den kaçmak zorunda olduğu 1850’lerin ortalarını merak ettim. Tarihçi dostum, 1844-1854 yılları arasında  Odesa’lı bir  soylu olan Vorohtsov’un Gürcistan  yönetiminden sorumlu olduğunu, iş başına gelir gelmez, daha önceki yönetim anlayışını değiştirdiğini anlattı: Öncelikle  Rus askerlerinin disiplini sağlamaya  çalışıyor Vorohtsov.  Gürcistan soylularını düzenli maaşa bağlıyor. Devlet işlerinde reform yaparak, işleri kolaylaştırıyor. Yeni okullar açıyor. Tiyatrolar kuruyor. Vorohtsov zorbalığın kaba gücü yerine, yönetimin yumuşak gücününü kullanarak halkı kazanmaya çalışıyor.

Ailemizin  dedemiz   Gülağa’yla ilgili kuşaktan kuşağa anlattığı, kitaplara da aktardığım hikayeyi doğrulayan bir ortam olduğunu bir kere daha doğruladım.

Son gezimde  Tiflis Kalesi ile  daha önceki adı  Lenin Meydanı, şimdi Özgürlük  Meydanı’nın  arasındaki  eski  Tiflis mahallelerini dolaştım…Eğer  yolunuz düşerse  ırmak  kentlerinin en güzellerinden biri olan Tiflis’in eski mahalllerini  mutlaka gezin… Bugün yoksulluk nedeniyle tam olarak bakımı  yapılamamış olsa da, uzun caddeleri, düzgün sokakları dolduran  binaların hepsinin kendine özgü bir kimliği  oldugunu, kentin  entelektüel birikimi kadar  ekonomik zenginliğini de yansıttığını göreceksiniz.

Giorgi Leonidze, Galokianı, Kota Apkhazia, Şota Dadiani, L.Asatiani caddelerini dolaşın…Tarih, modern caddelerdeki  alış-veriş görkeminden daha farklı zenginliği  kimlikli binaların  taş işlemlerinin diliyle size anlatacaktır…Açık, net, inkar edilemez bir  sağlamlıkta bir anlatım sizi şartacaktır.