Bu ülkede iki olumsuzluğun artık kasten yani bilerek yapıldığına inanmaya başladım. Birincisi; Merkez Bankası çalışanları üzerinden dolar kurunun bilerek ve isteyerek yükseltilmesi, diğeri orta öğretimin İmam Hatipleştirmesini takiben iktidarın yüksek öğretimi de son bir gayretle medreseleşme sürecine sokup kafası çalışan, iyi eğitim almış, sorgulayan öğrencileri bezdirerek yurt dışına kaçmasını özendirmek. Yoksa aynı şeyleri defalarca yaparak farklı bir sonuç elde edemeyeceğini anlamış olsa gerek. Amaç herhalde doları yükselterek faizi haram belleyip dolarla iş gören yandaşları zengin etmek, akıllı öğrencileri yurt dışına kaçırarak kalanlarla kendine biat eden ümmeti kolayca oluşturmak. Bilimi ve felsefeyi dışlayan her egemenin başvuracağı yollar bunlar. Oysa başarı da mutluluk da böyle gelmez ama anlatamıyor kimse…
Gönç Selen, “Ne işle yarar şu felsefe” adlı yazısında ne de güzel ışık tutuyor yaşama: “Her şeyi deniyorum ama bir türlü mutlu olamıyorum, diyorsanız Aristoteles’in oğlu Nikomakhos’a yazdığı etik kitabını okuyun, size pek çok yol önerecek. Ya da Wilhelm Schmid’in ‘Mutsuz Olmak’ kitabını okuyun. Mutluluk konusuna o kadar da takılmamanız gerektiği, mutsuz olmanın aslında bir problem olmadığı konusunda sizi yüreklendirecek. Elinizden telefonunuzu bırakamıyor, iki dakikada bir sosyal medya hesabınızı kontrol ediyor ve ‘bu telefon olmadan nasıl yaşıyormuşuz?’ diye soruyorsanız… Evden çalışmak iyiymiş ama ‘şu saatler süren zoom toplantıları olmasa, bilgisayarıma prangayla bağlanmış gibi hissetmesem’ diyorsanız… Müjde! Zamanın ruhunu sorgulamaya hazırsınız demektir. ‘Hak, hukuk, adalet kalmadı, demokrasinin yerinde de yeller esiyor!’ diye düşünüyorsanız, Montesquieu’ye başvurun. Size ‘Kanunların Ruhu Üzerine’ ne düşündüğünü anlatsın. John Locke’a da bir uğrayın. Ne de olsa Amerikan Anayasası onun siyasi fikirleriyle şekillendi. ‘E peki bu düzen nasıl değişecek?’ diye soranlardansanız, Jean-Jacques Rousseau’yla biraz sohbet edin. Fransız Devrimi’nin düşünsel alt yapısını nasıl kurduğunu anlatsın size. Aklınıza takılan hemen her soruya bir cevap bulabilirsiniz felsefe tarihinde. Hem de çeşit çeşit… Birbiriyle tartışan filozoflar, birbirine taban tabana zıt cevaplar. Bu cevap çeşitliliğinden korkmayın. Oralardaki bilgileri toplayın, sonra kendi aklınızın süzgecinden geçirin. Kendi sorularınıza kendi cevaplarınızı bulun. Bulamazsanız da önemli değil… O düşünme ve sorgulama süreci sizi doğru cevaba götürmese de doğru yolda tutacaktır. Çünkü o yol, hayatı sorgulamanızı sağlayacaktır. Aslında felsefenin ne işe yaradığı konusunda bu kadar uzun uzun yazıp, çizmeye gerek yok. Socrates bu soruya tek bir cümleyle, en güzel şekilde cevap vermiş zaten: Sorgulanmayan, üzerine düşünülmeyen bir hayat, yaşanmaya değmez...”