Aralarında Osman Kavala’nın ve Soma davasından Çorlu tren kazasına, Aladağ’da tarikat yurdunda çıkan, çocukların yandığı yangından Berkin Elvan dosyasına kadar pek çok toplumsal davayı takip eden, TBB Çevre ve Kent Komisyonu üyesi meslektaşımız Av. Can Atalay’ın da bulunduğu on yedi kişi, 2013 tarihli Gezi Parkı eylemlerini organize ettikleri gerekçesiyle yargılandıkları davada, karar duruşması 25 Nisan 2022 Pazartesi günü İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Sanıklara ceza yağdı.
Ağır Ceza Mahkemeleri’nden 3 hakim heyet halinde karar verdiler. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin de 2 hakimi, sanıkların cezalandırılması yönünde oy kullanırken, 1 hakim karara muhalif kaldı. Sanıkların cezalandırılması isteyen hakimlerden birinin Ak Partiden milletvekili aday adayı olduğu, geçmişte gezi olayları aleyhine paylaşımlarının olduğu, eşinin ise Fetö yargılamasında itirafçı olduğu ortaya çıktı. 
Peki sorarım, şikayetçileri arasında iktidarın mensupları varken durumu bu olan bir hakimin, adil ve tarafsız olabileceğini düşünmek mümkün mü?
Mahkemenin kararına muhalif olan hakimin muhalet şerhi ise davanın vehametini açıkça ortaya koyuyor. Şerhte “Karara esas alınan dinleme kayıtlarının kanuna ve hukuka aykırı delil niteliğinde” olduğu, dolayısıyla “hükme esas alınamayacağı. Aksi kabul edilse dahi kayıtlarını destekleyen somut kanıtlar olmadığı ve tek başına dinleme kayıtlarının sanıkların üzerlerine atılı suçlardan mahkumiyetlerine yeter olmadığı. Yargılanan kişilerin, üzerlerine atılı suçlardan cezalandırılmalarına yeter her türlü kuşkudan uzak somut, kesin ve inandırıcı başkaca delil de bulunmadığı.” ifadeleri yer alıyor.
Gezi eylemleri bu kötü günlerin geleceğini gören, özgürlükleri kısıtlanan ve buna, ölüm tehlikesine, polis şiddetine rağmen sessiz kalamayan milyonlarca yurtsever insanların eylemiydi. Kişiler ve partiler üstü bir halk hareketiydi. Eşsiz olması bu yüzdendi. Bugün ise bu adaletsiz, hukuksuz yargılama üzerinden, ekonomik olarak bunalan, ülkenin işgal edilecek hale gelmesine sebep olacak şekilde demografik yapının bozulmasından rahatsızlık duyan ve özgürlükleri günden güne eriyen milyonlarca insana göz dağı verilmek isteniyor. Tehditkar bir parmak sallanıyor.