Güvenemem servetime, malıma. Ümidim yok bugün ile yarına. Toprak beni de
basacak bağrına. Adaletin bu mu dünya. Ne yar verdin, ne mal, dünya. Kötülerinsin
sen dünya. İyileri öldüren dünya. Tam da bu yaşadığımız yıllara uygun bi şarkı!
Ölümlü olduğunu bildiği halde, hatta yarın öleceği halde hala kötülük yapabilen bu
insanlar demek ki bunca yıl içimizde yaşıyorlarmış. “kul hakkıyla karşıma gelme”
diyen kutsal kitabına rağmen kul hakkı yemede yarışan bi ülkeye döndük.
Bu yaşadığımız yüzyılda adaletten söz edebiliyor musunuz? Edemezsiniz! Çünkü
herkes yeşile hayran oldu. Dolar zengini bi nasibi çıkınca adaleti evlendirdiler.
Adalet, Şeref, Onur! Bu isimleri hak etmek öyle kolay bi şey değildir? Bu isimler:
Onurlu ve Şerefli babaların çocuklarına verdikleri isimlerdi. Bu isimlere layık
insanlar da eskide kaldı. Şimdi çocuklara konulan moda isimler Arapça oldu. Merak
edip anlamlarına baktım. Atiye: Bağış, bahşiş, ihsan. Hediye. Rümeysa: İlk
müslüman kadının adı. Sudenaz: Boyalı, sürmeli olan.
Yazar bey kardeşim, sen hangi Şeref’ten bahsetiyorsun? Herkesin derdi çıkarı neyi
emrediyorsa onun önünde eğilir oldu. Oysa şerefi dışında kimsenin önünde boyun
eğmeyeceğim diyen insanlara ne oldu? Ne olacak o insanlarda ‘siz’ ekini aldı. Herkes
paranın esiri oldu. “Paran varsa herkes kulun; paran yoksa dardır yolun! Kişiliği
gelişmemiş bir insanda şeref aranmaz, arasan da bulunmaz! İnsan şerefi için yaşar.
Gövdesini ve gövdesine ait olan tüm maddeleri şerefi için feda eder. Gövdesi için
yaşayan da gerçek değerlerini feda eder ve maddi gövdesi için yaşar. Ümidinizi
kaybetmeyin. Gövdesi için yaşayan insanlar çok gibi görünse de şerefli insanlarımız
kendilerini göstermediği için çok gibi görünüyorlar.