"Hayvanlar için, hayatlarının bizim hayatlarımızdan önemsiz olduğunu söyleyen birisi, hayatı için çırpınan bir hayvanın ellerinden tutmamıştır hiç. O hayvanın dişiyle tırnağıyla mücadele ettiğini görmemiştir."
John MaxweellCoetzee

Canım, sıkılmasana
Dedim canıma..
Yediğin önünde
Yemediğin ardında
Sağlığın ise iyi işte
Aç da açık da değilsin
Nedir yine bu derdin kederin?
Canım, büktü boynunu önce
Sonrasında isyan etti
Can benim sana ne dedi
Sıkılırım sıkılmam
Hele de akşam olunca..
Bütün özlediklerim benden ayrı yaşayınca..
Sıkılırım ben işte.. 
Annesiz yavru kediler sesi kısılıncaya kadar ağlarsa
İnsanlar inatla hayvan sevmezse
Saçma sapan bahanelerle evlerindeki canları
Sokaklara terk ederse, sıkılırım ben işte..
Daha da neler neler
İyisi mi sen kendi işine bak dedi bana
Döndü sırtını yine hep yaptığı gibi..
Girdi, kapandı içine
Kendisine..
     İç konuşmaları yapanlar vardır elbette çokça, yaparım ben de arada, konuşurum kendimle, canımla. Bakarım; bazı insanlarla pek çok farklı düşüncelerim var, dünyaya farklı penceren bakmaktayız. Neden diye merak edip eğilip bir içime bakarım, sonrasında gözlerimi en derinlerine daldırıp bir de o anlaşamadıklarıma, onlara bakarım, işte o zaman anlarım nedenini..
     Dünyaya bir kez geldiğimiz kesin olduğuna göre, duyarlı, hassas bir yüreğe sahip olmak mı yoksa tam tersi mi doğrudur bunu da düşünürüm. Sorarım canıma, fikrini almak isterim, hınzırca gülüp kaçar benden, yanıt vermez, “sen çöz bunu” diye.
     O zaman da Goethe’nin şu çok bilinen sözü gelir aklıma: “Dünya, hassas kalpler için bir cehennemdir.” 
     Sözün özü; evet, hassas, duyarlı olmak gerçekten de iç yarası, yaşadığınız alemi cehenneme çeviren bir özelliktir. Ama ben, insani özelliklerimi yitirerek yalancı cennette yaşamaktansa, hassasiyetimizin bize sunduğu cehennemi yeğlerim.
*****     *****     *****
     Bir de Böyle Armağanları Vardır Duyarlılığın..
     Dünyanın en ünlü aktörlerinden Sylvester Stallone, yüzünün sol alt kısmı felçli doğmuştu. Bu yüzden yamuk ağızlıdır, konuşması da düzgün değildir.
New York'a geldiğinde kimse ona aktörlükte iş vermedi. O kadar fakirdi ki köpeğiyle otobüs terminalinde 3 hafta yattı...
Parası bitince köpeğini, tanımadığı bir yabancıya 25 dolara satmak zorunda kaldı. Vurduğu en dip buydu.
Bir gün Muhammed Ali'nin bir maçını izlerken Ali ona ilham kaynağı oldu ve Rocky'nin tüm senaryosunu 3 günde yazdı. Prodüktör buldu, ona 125 bin dolar önerdiler, tek bir sorun vardı; filmde Rocky'yi başkası oynayacaktı. Kabul etmedi. Haftalar sonra ona 325 bin dolar teklif ettiler, ama yine kabul etmedi...
En sonunda onun oynamasına izin verdiler, ama 35.000 dolar teklif ettiler ve kabul etti.
Aldığı 35 bin doların 15 binini köpeğini satın alan adamı bulmak için harcadı ve köpeğini geri aldı... Filmde oynattığı köpek Butkus kendi köpeğiydi...
Rocky serisi Sylvester'a toplamda 200 milyon dolar kazandırdı...