Magazin medyasında söyleşiler de günlük yaşamda arıları çeken rengarenk çiçekler gibidir. Her çiçeğin balı olmaz, balı olan her çiçekte de arınan bala dönüştüreceği nektar yeterince bulunmaz. Ünlü ekonomi bilgini Pareto’ nun ünlü 80/20 kuralı doğanın birçok yerinde geçerlidir: Çabalarımızın yüzde 80’i sonuç vermeyen işlerde harcanır; yüzde 20’si ise bir değere, bir varlığa, insan yaşamını kolaylaştıran bir sonuca ulaşır.
Geçtiğimiz haftalarda Kelebek’de Barbaros Tapan ünlü oyuncu ve yönetmen Denzel Washington’la söyleşi yaptı. Söyleşinin bir yerinde ünlü aktör, “ Yıllar önce film yapmayı öğrenmek istediğim ve yönetmenlik konusunda gerçekten gergin olduğum dönemlerde, en iyi yönetmenlerden biri olan Steven Spielberg, ‘Çal’ demişti, ‘Herkes çalıyor Denezel. Ama çalarsan en iyisini çal !” diyordu.
“Çalmak” sözcüğü başkalarının hakkını yeme, hak etmeden bir şey elde etme, adaletsiz davranma, aldatma, arkadan vurma, pusu kurma gibi soğuk ,olumsuz anlamlar çağrıştırıyor.Spielberg’in söylediklerini Rutgen Bregman’ın Çoğu İnsanlar İyidir kitabında paylaştığı yaklaşımla değerlendirirsek daha sıcak, kapsayıcı, öğretici ve yarar üretici olabilir.
Çocukların, şempanzelerin, orangutanların “mekânsal algı”, “ hesaplama”, “nedensellik” ve “ sosyal öğrenme” düzeylerini ölçen araştırıcılar şu sonuca ulaşıyor: ”Neredeyse bütün becerilerde şempanzeler ve orangutanlar çocuklarla aynı puanları alıyor. Başkalarından bir şey öğrenme konusunda iki buçuk yaşındaki çocuklar muazzam fark atıyor. Çocukların çoğu yüzde yüz puan alırken diğerleri sınıfta kalıyor.”
Bregman, “İnsanların sosyal öğrenme makineleri olduğunu söyleyebiliriz: Biz bağlantı kurmak, öğrenmek ve oynamak için dünyaya geldik” diyor.
Toplumsal düzen içinde yaşayan canlılarda birbirinden öğrenerek yaşamı yeniden üretmenin çok önemli bir yetkinliğidir… Yıllar önce Arie de Gues, Yaşayan Şirket kitabında, toplu halde yaşayan “mavi baştankara” kuşlarının süt şişelerindeki alüminyum fölyo kapakları delmeyi öğrendiğini, tek başına yaşayan “ardıç kuşlarının” öğrenemediğini yazmıştı.
Taklit etmenin yaratıcı akla hayranlığın dorukları olduğunu söyleyen düşünürler vardır.
Başkalarının hakkını gasp etmeden, kimden neyi aldığımızı söyleyerek başkalarının yaptığı iyi işleri öğrenme, anlama ve anlamlandırma insan yüceltir. Ne zaman insanoğlunun bağlantı kurma, iletişim-etkileşim ve işbirlikleri yapma konusunda aldığı mesafe üzerinde düşünsem, Aziz Nesin’in bir anlatımını anımsarım: “ Her koyun kendi bacağından asılır; bu söz doğrudur… İnsanlar ise koyun değildir. İnsanlar birbirlerinin bacaklarından asılır!”
Özellikle mobil iletişim teknolojilerinin önümüze serdiği inanılmaz bağlantı, iletişim ve etkileşim işbirlikleri potansiyeli başkalarından öğrenerek yaşamı ilerletme konusunda insanlara büyük sorumluluklar yüklüyor. Kim başkalarından öğrenme yöntemlerini bir adım ileri götürebilirse, kazanan o olacak…
Başkalarının hakkını vererek onlardan iyi şeyler almak, “çalmak” değil “ödünç almaktır”…Denzel’in “The Godfather” filmindeki sahneden ve diğerlerinden esinlenmesi gibi…Hangimizin küçük ya da büyük etkileri olmuş bir “rol modeli” yok? Hangimiz yaşamda bir başka insana özenmedik? Hangimiz toplumda iyi, güzel, doğru, anlamlı diye algılanan davranışlara öykünmedik?