Sizi bilmem amma…
Bendeniz hayatta iki çeşit BİT tanıdım:
Biri "insan kanı emen" BİT’ler.
Diğeri insanlar tarafından kanı emilen BİT’ler.
*
İnsan kanı emen bitleri bizim kuşak iyi bilir.
Çünkü okulda her sabah üstümüzde başımızda BİT araması yaparlardı.
Çoğu zaman bulurlardı da...
*
Bilim adamları BİT’lerin hayatının bir hayli ilginç olduğunu söylüyorlar.
Diyorlar ki, yavru BİT anasına muhtaç olmadan kendi kendini beslemeyi bilerek dünyaya gelir. Anasının yapıştırdığı saç telinden kabuğunu kırarak bir şeytan gibi meydana çıkar. Aç gözlüdür. Üzerinde bulunduğu insanın kafa derisine hemen yapışarak kan emmeye başlar.
BİT'ler titizdir, insan kanından başkasını içmezler. İçerlerse hemen ölürler. Çünkü mide özsuyu ancak insan kanını sindirmeye elverişlidir.
Aynı zamanda seçicidirler.
Kanlı canlı insanları tercih ederler. Zayıf ve hastalıklı insanlardan kaçarlar.
*
Bit deyip küçümsemeyin.
Tarihimizde çok önemli rol oynamıştır:
Hürrem Sultan, Padişah Kanunî'yi ikna ederek kızı Mihrimah Sultanı, o sırada Diyarbakır Valisi olan Rüstem Paşayla evlendirmek ister.
Bu haber saraydaki Hürrem Sultan karşıtlarını ürkütür.
Rüstem Paşa'nın padişaha damat olması demek, pek yakında sadrazam olacak demektir.
Hürrem Sultan muhalifleri için bu evlenme hayat memat meselesi haline gelir.
Bu izdivaca mani olmak için, padişahın kulağına varacak şekilde, "Rüstem Paşa'nın cüzzamlı olduğu" haberini yayarlar.
Padişah biricik kızı için endişelenir.
Derhal hekimbaşını çağırtır. Rüstem Paşa'nın cüzzamlı olup olmadığının araştırılmasını ister.
Hekimbaşı bir heyet oluşturarak Diyarbakır'a yollanır.
Makamında oturmakta olan Rüstem Paşayı bir güzel soyar, çamaşırlarını didik didik araştırırlar.
Nihayet üzerinde kanlı canlı bir BİT bulurlar.
Hekimbaşı padişaha durumu anlatır.
Padişah hayretle bunun ne anlama geldiğini sorar. Hekimbaşı,
-Hünkârım, der, endişe buyurmayınız, paşa kesin olarak cüzzamlı değildir; Hikmet-i Hüda ol mahlûkat kanlı canlı, gürbüz insanları sever. Bu ise üzerinde bulunduğu kişinin sıhhatine işarettir. Ol mahlûkat, cüzzamlı olup da yakında ölecek insanı bilir ve onu derhal terkeder.
Görüldüğü gibi tek bir BİT, koskoca imparatorluğun kaderini değiştirmiştir.
Sonuçta Şehzade Mustafa katledilmiş, Rüstem Paşa önce damat, sonra da sadrazam olmuştur.
Bunu gören devrin ozanlarından biri dayanamaz, bu olaya şöyle bir beyit düşer:
"Olursa insanın bahtı açık talihi yâr
Gün gelir BİT'i bile işine yarar."
*
Gelelim öteki BİT'e*...
Bu tüzel bir BİT'tir.
Her nedense belediyelerimiz son zamanlarda iyice BİT*'lenmiştir.
Hep Bit'ler insan kanı emecek değil ya...
Eh işini uyduran zevat da bu BİT'lere musallat olmuş, onların kanını emiyor.
Belediyelerde cereyan eden ihale yolsuzlukları,  lüks, şatafat, soygun, vurgun genelde bu BİT'lerin sırtından yapılıyor.
Şirket hukukuna tabi oldukları için tam bir denetim de yapılamıyor.
Konforlu, şaşaalı makam odası döşeyenler mi,
Ultra lüks makam aracı alıp hava atanlar mı,
Kitabına uydurarak tutarı milyonları bulan yurt dışı gezi düzenleyenler mi?
Gırla...
*
En son haber Afyon'dan...
Basına yansıdığına göre muhterem heyet Macaristan'da çigan müziği dinleyecekler,
Prag'da da, birbirinden güzel Çek kızlarının, insanın içini ısıtan "Ateş Dansı"nı izleyeceklermiş.
Ve o dansları izlerken de Çekya mutfağının dünyaca ünlü lezzetini tatma fırsatı bulacaklarmış.
Şu an midem açlıktan gurul gurul öterken içimden gelmese de,
Eh afiyet olsun!
*
Bence pek üzülmeyin,
Ve şu mübarek ramazanda yürekten dua edin.
Edin ki sizin de kanlı canlı bir BİT'iniz olsun.
Bu hem sağlıklı olduğunuza işarettir.
Hem de şairin yüzyıllar ötesinden dediği gibi;
"Olursa bahtın açık, talihin yâr
Gün gelir BİT'in bile işine yarar..."
***
*BİT: Belediye İktisadî Teşekkülü.