Her yıl 24 Nisan’da ABD Başkanı ne diyecek diye ağzına bakıyoruz. Ama bu yıl farklı. Bakalım bu defa Biden ne diyecek? Dışişleri Bakanlığı  ve Cumhurbaşkanlığı gerekli girişimi yapmışlardır. Bu yıl geçen yıl gibi değil. Çünkü Ukrayna Rusya tarafından işgal edildi, Biden’a göre Rusya  Ukrayna’da soykırım  yaptı.
 
ABD Başkanı Joe Biden, Rus güçlerini Ukrayna'da soykırım yapmakla suçlayarak Putin'in Ukrayna kimliği fikrini ortadan kaldırmaya çalıştığını söylemiştir. ABD bu terim kullanılırsa müdahale etme görevi  sebebiyle  “soykırım” kelimesini kullanmakta isteksiz olmuştur. Kremlin,  Biden'ın yorumlarını "kabul edilemez" olarak nitelendirmiştir.  Biden Salı gecesi Rus birliklerinin soykırım eylemlerine  ilişkin  kanıtların arttığı konusunda ısrar etmiş, Rusların Ukrayna'da yaptığı korkunç şeylerden daha fazla kanıt geliyor" demiştir: "Sadece yıkım hakkında daha fazla şey öğreneceğiz. Hukukun yeterli olup olmadığına uluslararası düzeyde karar verilmesine izin vereceğiz."

Şimdi,  bir yıl geriye gidelim. Geçen yıl Biden  Türkiye’yi geçmişe soykırım yapmakla suçlarken üç önemli hatayı  birlikte yapmıştır. Önce iddia 1915 yılına aittir. O zaman Türkiye Cumhuriyeti henüz kurulmamıştır. İkincisi soykırım suçu  diye bir suç o tarihte yoktur. Üçüncüsü bu suçlama ile karşılaşan Osmanlı Subayları Malta’da yargılanmış ve  beraat etmişlerdir. Malta yargılanmaları çok önemli bir vesikadır. Bu konuda sevgili arkadaşım Uluç Gürkan’ın tespiti çok önemlidir:
 

 
Biden’ın yukarıdaki açıklamasının Türkçesi şöyledir: “Her yıl bu günde, Osmanlı dönemindeki Ermeni soykırımında ölenlerin hayatlarını anıyor ve böyle bir vahşetin bir daha yaşanmasını önlemeye söz veriyoruz. 24 Nisan 1915'ten başlayarak, İstanbul'daki Ermeni aydınların ve cemaat liderlerinin Osmanlı makamları tarafından tutuklanmasıyla birlikte, bir imha kampanyasında bir buçuk milyon Ermeni tehcir edildi, katledildi veya ölüme yürüdü. Meds Yeghern kurbanlarını saygıyla anıyoruz ki, yaşananların dehşeti asla tarihe karışmasın. Ve nefretin her türlü yıpratıcı etkisine karşı her zaman tetikte olmamız için hatırlıyoruz. Hayatta kalanların çoğu, Amerika Birleşik Devletleri de dahil olmak üzere dünyanın her yerinde yeni evler ve yeni hayatlar bulmak zorunda kaldı. Güç ve dirençle Ermeni halkı hayatta kaldı ve topluluklarını yeniden inşa etti. On yıllar boyunca Ermeni göçmenler Amerika Birleşik Devletleri'ni  zenginleştirdiler, ancak atalarının birçoğunu kıyılarımıza getiren trajik tarihi asla unutmadılar. Hikayelerini onurlandırıyoruz. O acıyı görüyoruz. Tarihi onaylıyoruz. Bunu suçlamak için değil, yaşananların asla tekrarlanmamasını sağlamak için yapıyoruz. Bugün, kaybedilenlerin yasını tutarken, gözlerimizi geleceğe, çocuklarımız için inşa etmek istediğimiz dünyaya çevirelim. Bağnazlığın ve hoşgörüsüzlüğün günlük kötülükleriyle lekelenmemiş, insan haklarına saygı duyulduğu ve tüm insanların haysiyet ve güvenlik içinde hayatlarını sürdürebildikleri bir dünya. Gelecekteki vahşetlerin dünyanın herhangi bir yerinde olmasını önlemek için ortak kararlılığımızı yenileyelim. Ve dünyadaki tüm insanlar için  uzlaşma peşinde koşalım. Amerikan halkı, 106 yıl önce bugün başlayan soykırımda hayatını kaybeden tüm Ermenileri onurlandırıyor.”

Bu süreçte çok önemli bir gelişme de yaşanmıştır. Türkiye  Büyükelçisi Doç. Dr. Murat Mercan’ı  Biden ancak 4 Nisan’da kabul etmiştir. Sebep COVİD 19 salgınıymış. Peki bu salgın ABD’de var da Türkiye’de yok mu? Elbette var. Sayın Mercan, 15 Mart 2021 tarihinden bu yana geçen bir yılda  kabul edilmemiştir. Sayın Mercan AKP Eskişehir Milletvekili idi.  Kendisini ve rahmetli babasını yakinen tanırım.
Şimdi yine biraz daha yakın zamana gidelim. Bakalım ne olmuş?
Joe Biden’ın  Türkiye'ye büyükelçi olarak atadığı eski Senatör Jeff Flake ve eşi, San Francisco'dan  7 Ocak 2022 tarihinde  Türkiye'ye gelmiştir. Havalimanında gazetecilere açıklama yapan Flake,  "Yanımda eşim Cheryl’i görüyorsunuz. Gördüğünüz gibi Ankara’ya daha yeni ulaştık. Güven mektubumun sunulmasının ardından daha çok konuşacağız. Ancak şu an için burada olmaktan çok büyük bir mutluluk duyuyorum" demiştir.
Ankara’ya gelişinden 3 hafta sonra Çankaya’da kabul edilmiştir.  Peki ABD COVİD salgını var da Ankara’da yok mu?

Flake, 2019'da eski Başkan Donald Trump'ın yönetimi ve Cumhuriyetçi Partinin politikalarıyla ayrıştığı gerekçesiyle Senato'dan emekli olmuş biridir. Trump'ı eleştirdiği “Conscience of a Conservative” (Bir Muhafazakarın Vicdanı)  kitap yazan  Flake  aday gösterildiğinde, "Bu atamayla Biden yönetimi Amerikan dış politikası ve diplomasisinin en iyi geleneğini yeniden doğruluyor: Partizan politikaların iç mesele olarak kalması ve diğer ülkelerle ilişkilere karıştırılmaması gerektiği inancı var. Amerikan dış politikası, partiler üstü olabilir ve olmalı. Bu benim inancım ve aynı zamanda taahhüdüm"   demiştir.
 
“Geleneksel muhafazakarlığın düşünceli bir savunması ve Donald Trump'ın ona ihanet etme biçimine yönelik kapsamlı bir saldırı.” David Brooks, New York Times: “Temel muhafazakar ilkeye dönüş için acil bir çağrı ve ülkeyi bir kez daha partinin önüne koyma çağrısıdır.”
 
Flake, Arizona'yı temsil ederken Meclis'te  ve  Senato'da  2005, 2007, 2010 ve 2014 yıllarındaki  Kongre tasarılarına karşı oy kullanmıştı. 1915'te yüz binlerce Ermeni'nin Osmanlı kuvvetleri tarafından öldürülmesini soykırım olarak kabul eden  Flake, Azerbaycan-Ermenistan ihtilafına da değinerek Türkiye'nin rolünü istikrarsızlaştırıcı olarak nitelendirmişti.
Jeff Flake Mormon  tarikatı  üyesidir. Mormonlar kendilerini Hıristiyan kabul eder. Tanrı, İsa’nın ölümünden sonra peygamber göndermeye devam etti. Sağlıklı yaşam biçimini önceleyen Mormonlar sigara ve alkolün yanı sıra çay ve kahve  tüketmezler. Mormonluk inanç gereği çokeşliliğe izin verir. Bugün bile kilisenin karşı çıkmasına rağmen bazı köktendinciler çokeşliliği sürdürmektedir. 
Mormonluk  konusunda  yazan Steve Evans’a göre Mormonluk, “Kötü kişileri lider seçen bir halk Tanrı tarafından yargılanabilir” diyerek lider seçiminde dikkatli olunması konusunda uyarmaktadır.  Flake’in Trump’a itirazının arkasında politik gerekçelerin yanı sıra bu dini motif de vardır.  1980’lerde Güney Afrika ve Zimbabwe’de misyonerlik faaliyetlerine katılan Flake, Kongre’de görev yaptığı 17 yıl boyunca pazar ayinlerini  kaçırmamıştır. 
Peki, şimdi Ankara’da ne yapacak?
Uluslararası ilişkilerde mütekabiliyet, “karşılıklı olma durumu” anlamına gelir.  Devletlerarası ilişkilerde maruz kalınan davranışa aynı şekilde karşılık verme ilkesidir. Mütekabiliyet ilkesi, devletlerin birbirleriyle eşit egemenlik haklarına sahip olduğunun bir göstergesidir. (Bruno Sımma,  “Reciprocity”, Max Plunck Encyclopedia of Public International Law, Oxford Public International Law Oxford University Press, 2008, par.3.  (http://opil.ouplaw.com) Devletler özel hukuku alanında geniş uygulama alanı bulan mütekabiliyet, “En az iki devlet arasında uygulanan ve bir ülkede diğerinin vatandaşlarına aynı mahiyette hakların tanınması”nı ifade eder. Mütekabiliyet, devletler arasındaki eşitlik esasına dayanır. (Alper Yılmaz,  “6302 Sayılı Kanun Hükümleri Uyarınca Yabancı Gerçek Kişilerin Türkiye‟de Taşınmaz Edinimi”, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C:XVII, s.1-2, 2013, s.1112)
Flake'in büyükelçiliği, 16 Ekim'de Senato Dış İlişkiler Komisyonu, 26 Ekim'de de Senato Genel Kurulu'nda Cumhuriyetçi ve Demokrat üyelerin ortak kabulüyle onaylanmıştır. Flake, ABD Başkan Yardımcısı Kamala D. Harris'in de katımıyla 7 Aralık'ta düzenlenen törende yemin etmiş ve görevi resmiyet kazanmıştır.  Flake'in Türk makamları nezdinde görevine  başlaması için  Cumhurbaşkanı Erdoğan'a güven mektubunu sunması gerekirdi.  Flake, Osmanlı İmparatorluğu’nun Ermenilere karşı gerçekleştirdiği toplu mezalimleri  “soykırım” olarak tanımıştır.
Türkiye’nin bu kişiyi kabul etmemesi gerekirdi. Önünde yemin ettiği Başkan Yardımcısı Kamala Harris, “Bugün Ermeni Soykırımı başlayalı 104 yıl oldu. 1915 ile 1923 yılları arasında katledilen 1,5 milyon Ermeni’yi unutamayız. Kaybedilenleri anan ve ABD’nin tarihteki bu korkunç bölümü kabul etmesini sağlayan bir Senato kararına ortak sponsor olmaktan gurur duyuyorum” demiştir.
 
Şimdi şu soruyu soruyorum?
24 Nisan 2022’de de ABD Başkanı geçen yıl yaptığı gibi  Türkiye’yi olmayan bir soykırım yapmakla suçlayacak mı? Eğer suçlarsa   biz  neden  “Ermenistan’la normalleşme adımları için karşılıklı özel temsilciler atayacağız.?” Halk dilinde buna “Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” dendiğini  hatırlamakta yarar  var. Ermeni tehciri,  BM’in kabul ettiği uluslararası soykırım tanımına uymamaktadır.  Yorum, Michael Rubin’e aittir:“Bazen etkili diplomasi, hem sert oynamayı hem de doğru olanı yapmayı gerektirir. Erdoğan, Satterfield'ı sınır dışı etme tehdidini yerine getirirse, ABD, Türkiye'nin Washington Büyükelçisi Murat Mercan'ı istenmeyen kişi ilan ederek yanıt vermelidir. Biden ve ABD Senatosu, ilişkileri tam anlamıyla yeniden kurmanın tek yolunun Kavala'nın koşulsuz serbest bırakılması olacağını netleştirmeli.”
Büyükelçimiz Doç. Dr. Murat Mercan güven mektubunu Beyaz Saray Ulusal Konseyi üyesi Avrupa ve Ortadoğu Sorumlusu Amanda  Sloat’a bir restoranda  sunmuştur. (https://www.izgazete.net/diplomasi-makale,2999.html) Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Aralık 2020’de göreve atadığı Murat Mercan, 15 Mart 2022’e kadar  Biden’den randevu beklemişti.
“Türkiye'nin yeni Washington Büyükelçisinin akredite edildiği utanç verici sürecin ortaya çıkması. Murat Mercan, birkaç ay bekledikten sonra, itimatnamesini Beyaz Saray'da Amerika Birleşik Devletleri Başkanı'na teslim etmek yerine, Bakanlığın Amerika Birleşik Devletleri Doğu Avrupa ve Orta Doğu ofisi tarafından akredite olduğu bir restorana gitmek zorunda kaldı… Amerikalılar daha sonra onu aradı, ancak randevu Beyaz Saray için değil, bir restoran içindi ve referanslar Joe Biden veya Kamala Harris tarafından değil, diplomat ve Doğu ofisinin Başkanı olan Amanda Slot tarafından kabul edilecekti.” (https://newsfounded.com/greeceeng/washingtons-new-slap-on-erdogan/)

 

 Flake eğer 24  Nisan’da  soykırımı (genocide) derse, ne olacak? Aynı durum ABD Başkanı Biden için de geçerlidir. Bekleyip göreceğiz. Açıklama için   sayılı saatler   kaldı. Eğer Flake bu kelimeyi  ağzına alırsa, bence ilk uçak ile ABD’ye gönderilmelidir.  Ne tesadüf, ABD Başkan yardımcısı Kamala Harris’te Türkleri Ermenilere karşı soykırım yapmakla suçlamıştır: “1915-1923 yılları arasında Ermeni Soykırımı sırasında 1,5 milyon Ermeni öldürüldü. Bunu inkar etmek yok. Kaybedilenleri anmak ve tarihimizin bu korkunç bölümünü kabul etmek için Ermeni topluluğumuzun yanındayım.”
 
Amerika Birleşik Devletleri’ndeki seçimler sonrasında ABD Başkanı olan Joe Biden 20 Ocak’ta göreve başlamış olmasına rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı 23 Nisan’da aramış, 24 Nisan’da sözde soykırımı açıklayacağını muhtemelen Cumhurbaşkanı ile paylaşmıştır. 24 Nisan’a bir gün kala aramasının sebebi bellidir. Çünkü seçim sürecinde sözde Ermeni soykırımını tanıyacağını açıklamıştı. Biden’ın sözde Ermeni soykırımını  tanıması, kapıyı diğer ülkelere açacaktır. Uluslararası hukuk açısından bir mahkeme kararı olmamasına rağmen sözde soykırımı tanıyan ülke parlamentolarının sayısı artacaktır. 
Biden dışında Avrupa Parlamentosu’nun tavsiye kararı niteliğinde olan 2019-2020 Yılı Türkiye Raporu, AP Genel Kurulu’nda 64’e karşı 480 üyenin oyuyla kabul edilmiştir. Rapor’da Avrupa Birliği’nden “Türkiye ile üyelik müzakerelerini askıya alması” istenirken, Ankara’ya da sözde Ermeni soykırımını tanıması çağrısı yapılmıştır.  Bir mahkeme kararı varmış ve Türkiye bunu tanımıyormuş gibi hukuk dışı karara 480 parlamenter imza atmıştır. Bu gelişmeler üzerine o dönemde   TBMM Başkanı’nın bu durumu açıklayan ve parlamenterleri bilgilendiren bir mektup göndermesi gerektiğini düşünmüş ve  bu konuda sayın Başkana aşağıdaki mesajı  iletmiştim.
“TBMM Başkanı Sayın Mustafa Şentop,
Avrupa Parlamentosu’nun tavsiye kararı niteliğinde olan 2019-2020 Yılı Türkiye Raporu, AP Genel Kurulu’nda 64’e karşı 480 üyenin oyuyla kabul edilmiştir. Raporda Avrupa Birliği’nden ‘Türkiye ile üyelik müzakerelerini askıya alması’ istenirken, Ankara’ya sözde Ermeni soykırımını tanıması çağrısı yapılmıştır. Bir mahkeme kararı varmış ve sanki Türkiye bunu tanımıyormuş gibi, cahil 480 parlamentere sizin bu durumu açıklayan bir mektup göndermeniz gerektiğini düşünüyorum. Tıpkı TBMM’deki dört siyasi partinin TBMM Başkanı önerisiyle Fransa Senatosu’nun Yukarı Karabağ kararına ilişkin yayınladığı bildiri gibi, ‘TBMM’de grubu bulunan siyasi partiler olarak Avrupa Parlamentosu’nun uluslararası hukuka aykırı bir şekilde kabul ettiği kararı en güçlü şekilde kınıyoruz. Avrupa Parlamentosu görmezden gelse de Türkiye Cumhuriyeti’nin soykırım yaptığına ilişkin uluslararası bir mahkeme kararı yoktur.’ Çünkü Ermeni tehciri soykırım değildir. O zaman 93 Harbi’nden sonra Osmanlı’nın Avrupa kıtasındaki topraklarından Anadolu’ya zorla göç ettirilen, tehcire uğrayan Türkler de soykırıma uğramıştır. Bu durumda Yunanistan, Romanya, Bulgaristan eski Yugoslavya ve Kırım Türklerini Kırım’dan tehcire zorlayan Rusya, Türklere karşı soykırım yapmıştır. Tarihte ilk defa gerçek soykırımcılar 20 Kasım 1945 tarihinde başlayıp 1 Ekim 1946’da sona eren Nürnberg duruşmaları sonucunda belirlenmiştir. Duruşmalar, savaş suçları ve insanlığa karşı işlenen suçların hukuk diline girmesine ve bu alanda uluslararası mahkemelerin oluşmasına katkıda bulunmuştur. Nürnberg’de 24 Alman Nazi subayı yargılanmıştır. Alman sanayici Gustav Krupp, sağlık durumunun kötü olması sebebiyle davanın dışında bırakılmıştır. Yargılamalardan sonra sanıklardan 12’si idam, 4’ü 10-20 yıl arası hapis, 3’ü ise müebbet hapis cezasına çarptırılmıştır. Saygılarımla. Prof. Dr. Sadık Rıdvan Karluk”
Bu mektubum sanırım sayın Başkan’a ulaşmamış olsa gerek ki, bana bir dönüş olmamıştır. Sözde Ermeni soykırımı konusunda milletçe birlik olmadıkça başarıya ulaşmamız mümkün değildir.  Bu konuda YÖK’e de görev düşmektedir. Önceki  YÖK Başkanına belli üniversitelerde “Ermeni Araştırmaları Enstitüleri” kurulmasına yönelik teklifim,  suya yazılan yazı olarak  kalmıştır.  ABD’de Biden bugün ne diyecek? Hep beraber göreceğiz.