Çok şaşırdığımız bir durumla karşılaştığımızda “Bir yaşıma daha girdim” deriz ya tam da böylesine duyguları yaşadığımız günlerden geçiyoruz.
Ne yazık ki mantık dışı uygulamaların sonu gelmiyor.
Bu bağlamda, Gençlik ve Spor Bakanlığı’na bağlı Türkiye Dans Sporları Federasyonu’nun talebiyle “Bale” sportif faaliyet olarak kabul edildi.
Yanlış duymadınız.
Baleyi, spor yaptılar!!! 
Dansın en estetik formlarından biri olan “Bale” Bakanlık onayıyla spor dalına dönüştürüldü.
Bu kapsamda Dans Federasyonu 56 saatlik “Bale antrenörlüğü” programı açtı.
Kökleri yüzyıllar öncesine dayanan ve estetik unsurlarıyla öne çıkan bir sanat dalı olan “Bale” birden bire spor dalı oluverdi.
Çok zor ve özel eğitim gerektiren bale sanatı ile ilgili “bale antrenörü”, “bale hakemi”, “sportif bale” gibi uygulamada hiç bir karşılığı olmayan kavramlar üretilmeye çalışılıyor.
Oysa ki ülkemizde bale 1970 yılında çıkarılan 1309 sayılı yasa ile sanat dalı olarak tanındı ve bu yasa hala yürürlükte.

Diğer yandan bahsedilen programa kursiyer kaydedilerek Dans Federasyonuna gelir sağlanacağını söylemeye gerek bile yok. 
Bale sanatına ömrünü veren, uluslararası başarılarıyla övündüğümüz sanatçılarımızın ve unutulmaz güzellikteki eserlerinin örselenmesini, itibarsızlaştırılmasını anlamakta güçlük yaşıyorum.
Yıllar önce okuduğum ve bende iz bırakan bir makalede “balenin evrensel dil olduğuna” vurgu yapan ifadeleri anımsıyorum.
Dans ve müziğe dayalı gelişmiş bir performans sanatı olarak balenin hobi düzeyinde sıradan bir eğitimle yapılabilecek spor dalına indirgenmesi bale sanatçıları adına çok incitici bir durum.
Sanata düşman olan siyaset anlayışının geldiği nokta ne yazık ki budur.

Bilindiği gibi bale, dans, mimik, müzik, duygu ve dekor unsurlarını bir araya getirerek oluşturulan bir tiyatral gösterimdir ve uzun yıllar süren bir eğitimle öğrenilir.
Üniversitelerde bale eğitimi, öğrencilerin zorlu bir akademik programı başarıyla tamamlaması, eğitim süresince pek çok uygulamalı ve teorik sınavdan başarıyla geçmelerini gerektiriyor.
Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı özel bale kurslarında da ancak Bakanlık onaylı toplam 14 yıl süren programı başarıyla tamamlayan mezun öğrenciler kurs bitirme sertifikası almaya hak kazanarak “Usta Öğretici” ünvanını kazanıyor.
Bale programları uzman eğitmenler tarafından yapılmadığında fiziksel sakatlıkların ve pedagojik sorunların yaşanacağını ise tahmin etmek güç değil.

Siyasetin sanata yönelik sekter bakışıyla ilgili durumu irdelerken, geçmişe dönerek büyük Atatürk’ü anımsamak gerekli.
Atatürk’ün sanatın bilgili, duyarlı, kişilikli insanlar yetiştireceğine olan sarsılmaz inancı çağdaş bir toplum için yol gösterici olma özelliğini bugün de koruyor.
1930’lu yıllardan itibaren yurdumuzun bir çok yerinde düzenlenen balolar ve danslı gösterilerin fotoğraflarına bakıldığında o günlere özlem duymamak elde değil.
Aradan geçen yıllardan sonra ise modern çağda sinema, edebiyat, heykel ve tüm alanlarda bağımsız olması gereken sanata yapılan “politik müdahalelerle” karşı karşıyayız.

Sanatı gerileten anlayışın devamında ressamları boyacı, heykeltraşları inşaatçı sınıfına sokarlarsa şaşırmamak gerekli.