Yanlış duymadınız.

Gerçek bir haberden söz ediyorum.

İngiltere Dışişleri Bakanlığı, bakanlık bünyesindeki fare nüfusunu azaltma çerçevesinde bir kedinin kadroya alındığını duyurdu.

Bakanlıktan yapılan açıklamada, “2 yaşındaki Palmerston adlı kedinin diplomatik hizmetlerin en yenisi olduğu belirtilerek, binamızdaki fare sayısının azaltılması için haşere mücadele ekibine yardımcı olacak” denildi.

Devamında “Palmerston’un kedi barınağından alındığı vurgulanarak, yurt içi görevlendirmenin kamunun cüzdanına herhangi bir yükü olmayacak” ifadesi kullanıldı.

Siyasi kültüre,

Şeffaflık anlayışına,

Kediye verilen değere

Bakar mısınız?

Hayran olmamak elde değil.

Kadro tahsis edilerek atanan kedinin bilgisi kamuoyuyla paylaşılıyor.

Kedi, barınaktan transfer ediliyor.

Toplanan vergilere karşı yönetimin sorumluluğunun gereği olarak kamuya ek bir maliyet getirilmemesine dikkat ediliyor.

Ayrıca düzene, disipline bakın ki kedi kadrolu olarak atanıyor.

Bizim ülkemizle karşılaştırınca birden bire içimin daraldığını hissediyorum.

İngiltere’deki kadrolu kedinin konumuna bakın.

Bir de bizde yıllardır kadrosuz çalıştırılan binlerce taşeron işçisinin halini düşünün.

Kamuoyunu bilgilendirme titizliğine ise şapka çıkarmamak elde değil.

Bizde 50 milyon kişinin kişisel bilgisi çalınmış, “o eski bir olay” denilip geçiştiriliyor.

Tecavüz oluyor, “Bir kereden bir şey olmaz” deniliyor.

Kamuoyunu aydınlatmaya gerek bile duyulmuyor.

Hatta bu haberler medyada yer aldığı için eleştiriliyor.

Harcamalar konusunda şeffaflık derseniz karşılaştırma tümden çökmüş durumda.

Sarayda, Başbakanlıkta, Bakanlıklarda kaç tane baş danışman, danışman var, ne ücret alıyorlar, ne görev yapıyorlar, tam olarak bilen yok.

Neredeyse bir ev parası tutarında 60 bin TL maaş aldığı söylenen danışman bile var.

Kedi ataması olayı Türkiye’de yapılsaydı nasıl bir yol izlenirdi” diye düşünmemek elde değil.

Öncelikle kedi, barınaktan getirilmezdi.

Satın almak daha uygun olurdu.

Koskoca Bakanlığın şanına da bu yakışırdı.

Oluşturulan heyetler tarafından dünyanın çeşitli yerlerinde araştırma gezileri yapılır,

Doğal olarak en pahalı kedi satın alınırdı.

Kedi kadroya atandıktan sonra ona bir kaç bakıcı tahsis edilir, bu bakıcıların başına da bir tane müdür atanırdı.

Beslenmesinde en pahalı mamalar tercih edilirdi.

Tüm bunlar olurken kamuya yükün lafı bile edilmezdi.

Kedi” dünyanın her yerinde aynı “kedi”.

Bir farkla.

Ülkenin birinde “Gerçek demokrasi”

Diğerinde ise “İleri demokrasi” geçerli.