Toplumdaki kutuplaşma kendinden olmayanı ötekileştirme, hor görme ve aşağılama davranışlarını da beraberinde getiriyor. Türkiye’de farklılıklara karşı giderek azalan tahammül, her farklılığın dış mihrak, terörist olarak itham edilmesi, anayasal hakların dahi hakkı kullanan gruba göre değişmesi, toplumun gittikçe birbirinden uzaklaşmasına, toplumun bir halk olma düşüncesinden uzaklaşmasına yol açıyor. 

Toplum o kadar çok farklı gruba ayrıldı ki çoğunluk farkında olmasa da, yeni nesil ile eski nesil arasında dahi siyasi tercihler ve hayata bakış açısından dolayı bir kamplaşma ve kutuplaşma oluştu. Yaşlı kesim gençliği dejenere olmakla suçlarken; genç kesim işsizliğin, fakirliğin ve ekonominin sorumlusu olarak kendilerinden önceki nesli ve onların siyasi tercihlerini görüyor.
Farklı ırk, kültür ve dinlerden birçok insandan bir millet yaratmaya çalışan ABD tarihte en çok acı çeken ülkelerden birisi. ABD bu yolda önceliği ırk olmak üzere farklı kimliklere, kimlikler sebebiyle şiddet uygulanmasını ayrı bir suç olarak, nefret suçu olarak tanımladı. Nefret Suçu; genel olarak, bir kişiye veya gruba karşı ırk, dil, din, cinsiyet ve cinsel yönelim gibi nedenlerle duyulan önyargıyla işlenen, doğrudan ve dolaylı şiddet içeren suçlar olarak tanımlanabilir. 
Bizim hukukumuzda ise nefret suçu çok kısıtlı bir tanımlamayla ceza kanununda yer almış. 5237 sayılı TCK’nın 122. maddesinde “Hürriyete Karşı Suçlar” bölümünde şu şekilde düzenlenmiştir: “Dil, ırk, milliyet, renk, cinsiyet, engellilik, siyasi düşünce, felsefi inanç, din veya mezhep farklılığından kaynaklanan nefret nedeniyle; bir kişiye kamuya arz edilmiş olan bir taşınır veya taşınmaz malın satılmasını, devrini veya kiraya verilmesini, Bir kişinin kamuya arz edilmiş belli bir hizmetten yararlanmasını, bir kişinin işe alınmasını, bir kişinin olağan bir ekonomik etkinlikte bulunmasını, engelleyen kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” Hükmündedir. 
Türkiye’ deki düzenleme, Avrupa ve ABD’nin aksine; etnik köken, renk, cinsel yönelim, yaş ve diğer bağlı olunabilecek grupları kapsam dışında bırakarak dar bir tanımlama yapmış. Yine yasa sadece kamu malı ve hizmetinin kısıtlanmasına ilişkin eylemler, işe alınmama ve olağan ekonomik etkinliğin engellenmesi cezalandırmıştır. Türkiye’de halen farklılardan dolayı işlenen nefret konuşmaları, dışlamayı içeren manevi taciz, ad ve lakap takmak gibi eylemler nefret suçu kapsamında değildir. Yine nefretten kaynaklanan cinsel taciz, tehdit ve malvarlığı suçları da bu suç kapsamında değildir.
Türkiye’de de nefret suçu hem daha fazla kesimi koruyacak, hem de bütün ayrıştırıcı eylemleri kapsayacak şekilde  yeniden düzenlenmeli, hem özgürlükler garanti altına alınmalı hem de toplumsal kutuplaşmanın önüne geçilmelidir.