Topuğun üstünde yer alan ve bacak kaslarını topuğa bağlayan tendona “aşil tendonu” deniyor. Spor yaralanmalarında önemli yer tutar. Bir de mitolojik öyküsü var. Aşil (Achille) annesi tanrı, babası ölümlü bir kral olan yarı tanrıdır ve Yunan mitolojisinin en önemli kahramanlarından birisidir. Annesi Aşil’i kutsal nehirde yıkamış ama yıkarken topuğundan tutup suya batırmış çünkü kendisi suya dokunamıyormuş. Kutsal suda yıkanan Aşil’e kılıç işlemiyormuş, bir nevi ölümsüzmüş fakat bir sorun varmış o da topuğu. Annesi topuğundan tuttuğu için kutsal suya değmeyen yer olarak en zayıf noktasıymış. Cesur savaşçı Aşil tahmin edeceğiniz gibi topuğuna isabet eden bir ok ile öldürülmüş, anımsarsınız konu Truva filminde de işlenmişti. Rahmetli Bülent Ecevit, bir söyleşisinde “Laiklik Türkiye’nin Aşil topuğudur, oradan vurulursa dağılır” demişti. Ecevit’in ne kadar haklı olduğunu günümüze bakınca kolayca anlıyoruz. Türkiye tam da aşil topuğundan vurulmak istenmektedir…
Siyasal İslamcı iktidar açmaza düştükçe toplumu ortadan ikiye bölüp karşı tarafı düşman ilen ederek bu sıkışmışlık çemberini aşmak istiyor. Bunun içinde artık en duyarlı yer olan Aşil’in topuğunu hedef alıyor; yani laikliği. Öne sürdüğü piyon tam bugünler için yetiştirilmiş Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş. Ayasofya Camii'nin açılışında elinde kılıçla, kendi kurtarıcısına, cumhuriyetin kurucusuna lanetler yağdırdığı günden bu yan Erbaş hemen her yerde. Üzerinden hiç çıkartmadığı beyaz cübbesi altına çektiği sarı çizmeleri ile sel felaketlerinde, her türlü açılışta dualarıyla, yasa çıkarma faaliyetlerinde, mesela sosyal medya düzenleme çalışmalarına bizzat katılarak haberleşme özgürlüğüne kısıtlama ve sansür getirecek yasaların çıkması için kendi çapında gayret gösteriyor. Protokolde hızla yükselip Genelkurmay Başkanının önüne geçen DİB, bununla yetinmeyip son fetvasını da laiklik üzerine verdi. “İnanç insan ile Allah arasında olsun, evine yansımasın, ticaretine yansımasın, siyasetine yansımasın, adaletine, yargısına yansımasın diye ortalığı ayağa kaldırıyorlar” diyor. Aslında din yaşamın her alanında olmalı, laikliği gömmeli, şeriat yasaları gelmeli demek istiyor. Kurtuluş savaşında hep Atatürk’ün yanında yer alan, padişah tarafından idama mahkum olmuş ilk Diyanet İşleri Başkanı Rıfat Börekçi’den, padişahın kullanışlı yalakası son Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’a. Bir ulusun ümmet ile yurttaş arasında salınan sarkacının iki ucunda yer alan şahsiyetler. Yüz yılda nereden nereye…