Olguları ya da olayları  açıklamaya çalışırken “kategorik anlatımlar”  anlatımlar maksadı aşabilir; “yalınlık”  adına “basitlik” çıkmazına girebiliriz. 

Bir ömrün “muhasebesini” yapar, ne kadar verimli yaşandığını  sorgularsak, “anlamak ve anlatmak” için yaşayanların “kalıcı”, günün küçük hazlarının peşinde koşanların ise  popüler gündemi ne denli işgal etmiş olurlarsa olsunlar “geçi” oldukların sayısız örneğini bir çırpıda alt alta sıralayabiliriz.

Evreni anlamak için, atomların ve süper şeritlerin bileşenlerini, bağlamlarını, etkileşimlerini, kararlılıklarını ve değişkenliklerini kavramaya çalışırız.

Hayatı anlamak için, hücrelerin karmaşasını ve moleküllerin oluşumunu inceleriz.

İnsan davranışlarını anlamak için, genlerin rolünü sorgular, epigenetik etkilerin ilke, kural ve yasalarını  bulmaya çalışırız.

İnançları anlamak için, mitolojinin peşine düşer, peygamberlerin izini sürer, ideolojilerin arka planını araştırırız.

Neden anlamak isteriz?

Anlamak isteriz, çünkü yaşadığımız  evren ve onun küçük bir parçası olan dünyamızda “karmaşıklık” geçerlidir. Atom ve atomaltı  parçacıklar ne kadar karmaşıksa, uzayın sonsuz büyüklüğünde yer alan galaksilerin  bağlantıları, iletişim ve etkileşimleri de o denli karmaşıktır…Hücreler ve moleküller dünyası da bir o kadar karmaşık yapıya ve etkiye sahiptir. İnançların karmaşıklığını anlamak için günlük dilde dolaşan peygamber sayılarını hatırlamak  yeterlidir.

Bu yıl Nobel Ödülleri’ni  alanların ortak özelliklerine  dikkat ediniz…Fizik, Kimya, Tıp ve Ekonomi alanında ödül alanların ortak özellikleri  “karmaşıklığın etkilerini”  anlayabilmemiz için yeni yol, yöntem ve formül arayışıdır.

Bilim ve teknoloji evrenin sırlarını çözdükçe, hücreler ve moleküllerin davranışları kavrandıkça, genlerin rolü ve epigenetik etkiler açığa çıktıkça, inanç sistemlerinin arka planları aydınlandıkça, yaşamın ne deni  karmaşık bir süreçten geçtiğini anlıyoruz.

Etkileşim halinde olduğumuz  canlı cansız varlıklar  karmaşık  örüntülerini anlamak, insan yaşamını  kolaylaştırmanın gerek şartıdır. Temel  amacımız, maddi ve kültürel zenginliğimizi artırarak  yaşamı  kolaylaştırmak ise, çevremizi   anlamak için yaşamının da ne denli önemli olduğunu kavrarız…

Eğer yaşama  “küçük bir değer katmak”  istiyorsak, karmaşıklığı anlayarak, aldatmayı önlemek için yaşam boyu  ne yaptığımızı  kendimize sormalıyız. 

Sıradan mı, sıradışı  mı yaşadık?  Anlamak ve anlatmak için ne yaptık? Bu soruların yanıtını aramadan  kendi zihinsel dünyamızı  inandırıyor; kendimizi önemsiyorsak, herkesin yaptığını farklı bir şey yapmış gibi kendimizi  inandırıyorsak, kendimizi avutabiliriz; ama asla hayatı kandıramayız!