Sözün, ünlü Gangster All Capone’a ait olduğu söylenir: “Çocukken her akşam yatmadan önce Tanrı’ya bana bir bisiklet vermesi için dua ederdim. Bir gün Tanrı’nın çalışma tarzının bu olmadığını anladım. Ertesi sabah gittim kendime yeni bir bisiklet çaldım ve her akşam yatmadan önce Tanrı’ya günahlarımı affetmesi için dua ettim.” All Capone (Alkapon) bu lafı etti mi ben bilemem, ancak gülmece unsuru olarak kullanılsa da sözün özünde bir farkındalık yaratılması sonucu yaşama doğrudan müdahale ve de onu dönüştürme niyet ve gayreti açıkça belli oluyor. İnsanlar belli dönemlerinde yaşadıkları deneyimler sonucu yaşamlarını değiştirecek kararlar alabiliyorlar. Ancak bu kolay olmuyor yaşanan deneyimler üzerine düşünmeyi gerektiriyor. Zor olanda bu; düşünmek! Farklı bir dünya hayali olmazsa farklı dünya tasarımları da olmaz. Hayal kurmak bir anlamda umuttur, Ortaçağ’dan bu yana Ütopyacılar verdikleri eserlerde başka bir dünya olabileceğini ve bunun bizzat insan eliyle kurulabileceğini yazmışlar, diğer insanlara göstermek istemişlerdir. Karşılık bulmuş mudur? Tabii ki hayır, ismi üzerinde: Ütopya!..
Atatürk’ün ölümünden bu yana seksen yıldan fazla oldu. Hadi bunun on senesini onun bıraktığı devrimlerin daha kolay savunulduğu süreç olarak algılarsak geriye kalan yetmiş yıldır, yani 1950’lerden beri aradaki tek tük yamalı, basiretsiz hükümetleri saymazsak, Cumhuriyet devrimleri ile hesaplaşma gayreti içinde olan “sağ iktidarlar” tarafından yönetildik. Osmanlıdan kalma bir tek adam kültünü ve baskıcı siyaset kültürünü benimsemiş bir halk yığınımız mevcut. Özgürlükler üzerine düşünmeye fırsat bulamamış bir kitle. Sağcı liderler bütün iktidarları döneminde arkasındaki meclis çoğunluğuna karşın hep yetkilerinin azlığından yakınmış halkın tepesine daha kolay binebilmenin yollarını aramışlardır. Kimi zaman yapılan demokratik anayasaların halka bol geleceği savunulmuş ve otoriter liderlik anlayışı bir gelenek haline dönüştürülmüştür. Bütün çaba hükümeti idare etmek değil devleti ele geçirmek üzerine yoğunlaşmıştır. Bugünkü “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” adlı garabet yapı aslında yetmiş yıldır süren bir çabanın ürünüdür. Özü de yasama, yürütme ve yargı üçlüsünü tek elde toplayıp hukuku ve laiklik ilkesi yok etmekten ibarettir. Bisikleti kendilerinin çalması, duanın ise halka bırakılması raconun gereği olduğundan laiklik üzerine oynamak da adaleti ele geçirmek kadar değerlidir. Benim tuhafıma giden All Capone’nun kısacık çocukluk çağında olup biteni keşfetmesine karşın, Türk halkının yıllardır “şarabını vermek için üzüm gibi ezilmesine” neden olan sistemi hala çözememiş olmasıdır…