Yaşamınızda üst üste zorlamalar ile karşılaşıyor, tam düze çıktım derken kendinizi yeni bir kaos içinde buluyor, benzer olumsuz deneyimleri tekrar tekrar yaşıyorsanız, artık içine doğduğunuz aile  yoluyla aldığınız genetik mirasa bir göz atma zamanınız gelmiştir. 

Nasıl saçımızın rengi, yüzümüzün şekli, elimiz, ayağımız gibi özelliklerimizi genetik olarak ailemizden alıyorsak; bazı davranış şekillerini, bazı inançları, huyları, hastalıkları ve hatta kaderleri de bu genetik mirasla devralıyoruz. Hepimiz, çevremizde bunu teyit hikayelere, tanımlamalara, olaylara rastlamışızdır. Aynı dedesi gibi çabuk sinirlenir,  aynı anneannesi gibi güzel yemek yapar veya ailede genç yaşta vefat etmiş dede, büyükanne, dayı, teyze , hala, amca  veya bir aile yakınının adı doğan çocuğa verilir. Gelişen zamanda o adı alan çocuk aynı o ölen kişinin kaderi gibi olaylar yaşamaya başlar.  

Aile, aidiyetle ilgili. Var olan her şey varlığını sürdürmek istiyor. Aile herhangi bir bireyi sebebi her ne olursa olsun, dışladığında, enerji dengelemek ve çözümlemek üzere, sonradan gelen nesil atalarının kaderini miras alıyor. Böylece denge ve çözüm sağlamaya çalışıyor. Her dışlanma bir blokaj oluşturuyor ve ancak, saygı, kabule geçme ve  onurlandırma olduğunda çözülme sağlanıyor. 

Özellikle; göç, savaş, dramatik ölümler, taciz, tecavüz, cinayet, katil, kurban, boşanma, terk etme gibi olaylar bu blokajları yaratan olaylar. Çocuklar doğum sıralarına göre ailenin bu kader mirasından üzerine düşen payı alıyor. Blokajların çözülmediği durumlarda, bireyler hayatlarında anlam veremedikleri terslikler, zorlanmalarla karşılaşıyorlar. İşte bu enerjinin dengelenmesi için aile dizimi çalışmaları yapılıyor. Üstelik aileden bir bireyin bu dizimi yaptırması ile tüm aile fertleri olumlu etkilerden faydalanıyor. Özellikle bu coğrafyada; göçlerle, kayıplarla, savaşlarla yoğrulmuş bu topraklarda yaşayan herkesin bu aile mirasını bir kez daha gözden geçirmesi gerekmez mi sizce de?