KAMU YÖNETİMİ EĞİTİMİ SİL BAŞTAN
15 Temmuz darbe girişimi ile başlayan süreçte “Kamu Yönetimi” deyim yerindeyse büyük bir dalgalanma halinde.
OHAL Kararnameleri ile binlerce kamu görevlisi titiz bir çalışma yapılmadan işten çıkarıldı.
Kamu görevlilerinin haklarını aramak için başvuracağı yargı yolu ise neredeyse kapalı.
Çok sayıda akademisyen haksız, hukuksuz olduğuna inanılan bir şekilde görevinden uzaklaştırıldı, üniversitelerin içi boşaltıldı.
Bu süreçte en üst mahkeme olan Anayasa Mahkemesi OHAL kararları ile ilgili denetleme yapmayacağını açıklayarak güvence olmaktan çıktı.
Genel olarak kamu yönetiminde yaşananlara bakınca,
Sadece 8 ay önce Haziran 2016’da Mülkiye’den Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümünden mezun olmuş bir kişi olarak bize anlatılan derslerin neredeyse tamamının içinin boşaldığını söyleyebelirim.
157 yıldan bu yana Türk idare sistemine yönetici yetiştiren Mektebi Mülkiye’den bahsediyorum.
Kamu Yönetimi bölümünde okutulan temel derslerden olan,
İdare Hukuku, İdari Yargı derslerindeki bilgilerin geçerliliği kalmadı.
Kurallarla yönetilen, ilkesel olarak tarafsızlığını koruması gereken devlet yönetimi anlayışının son dönemde yok olduğu görüşü hakim.
Gece yarısı çıkan KHK’lerle kişiler ya da kuruluşlarla ilgili hangi kararların açıklanacağı belli değil.
Kamu idaresi, kamu çalışanlarının özlük haklarını bir kararla yok sayıyor hatta kendisinin dışında yakınlarının bile mal varlıklarına el koyabiliyor.
Son yapılan köprü ve tünel işletmelerinde olduğu gibi kamu yararı gözetilmeden ihaleler yapılabiliyor.
Diğer yandan, Türkiye’nin Anayasal düzeni dersinde anlatılan güçler ayrılığı ilkesi, parlamenter sistemin kurumları, Anayasanın başlangıç metni gibi temel yaklaşımlar terk edilmek isteniyor.
Anayasının 18 maddesinde yapılacak muhtemel değişikliğin oluşturacağı yeni düzen ise Anayasa dersini bambaşka bir içeriğe büründürecek.
Türk Kamu Yönetimi dersi de geçersiz durumda.
Varlık Fonu ile kamu kurumu olmaktan çıkan kuruluşlar nedeniyle Türk idari yapılanma şemasının yeniden çizilmesi söz konusu.
Ziraat Bankası, Halk Bankası, PTT, BOTAŞ, THY gibi kuruluşlar artık özel bir şirket gibi olduğu için denetim yöntemleri, personel alımı gibi konularda kamudaki uygulamalara başvurulmayacak.
İdari yapı, Başbakan ve Hükümet sisteminin olmadığı, Cumhurbaşkanı yardımcılarının etkin olduğu yeni bir yapıya doğru evrilmek isteniyor.
Devamında bürokratik atamalarda tek kişinin hakim olduğu bir sürece doğru gidiliyor.
Devletler Özel hukuku dersi de boşa çıktı.
Suriyeli göçmenlere tanınan özel haklar, vatandaşlık verilmesi konusunda ikamet ve ticaret yapma zorunlulukları ile ilgili esnetmeler tamamıyla yeni bir anlayış getirmiş durumda.
Personel Yönetimi dersi ise zaten çoktan beri geçersiz halde.
Atamalar, görevde yükselmeler, KPSS’de esneklik, meslek lisansı iptalleri gibi uygulamalar benzer olmaktan çıkarılıp kurumlara göre farklı hale getirildi.
Kamuda liyakat sistemi terk edildiği için keyfi yönetim endişesi artmaya başladı.
Bu arada Ceza Hukuku anlayışı tümden değişti.
Evrensel bir hukuk kuralı olan “Suçun şahsiliği ilkesi” terk edildi.
Avukatla görüşme yasağı, ilk aylarda isimsiz ihbar mektupları ile yapılan gözaltı ve tutuklamalar uygulamada ceza hukuku açısından çok büyük değişikliklere neden oldu.
Eşya ve miras hukuku bilgileri de uçtu.
Devlet, şüpheli gördüğü kişilerin mal varlıklarına el koymaya başladı. Varislerin hukuken korunan saklı payları ve varlıklar üzerindeki hakları yok olup gitti.
Uluslararası hukuk dersinde anlatılanlar da anlamını yitirdi.
Temel haklar ve özgürlükler dersi için ise artık söylenecek bir söz yok.
TBMM Cezaevi Alt Komisyonu Başkanı, işkence iddiaları ile ilgili inceleme ve araştırma yapmayacaklarını açıkladı.
Türkiye, OHAL kararının ardından AİHS(Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi)ni askıya aldığını Avrupa Konseyine bildirdi.
…
Kamu Yönetimi hocalarının işi zor.
Aslında ortada hoca da bırakılmadı ama kalanlar yeni baştan ders içeriği hazırlamak zorundalar.
16 Nisan referandumu sonrasında eğer Anayasa değişiklik teklifi geçerse Türk Kamu yönetimi bambaşka bir şekilde yeniden dizayn edilecek.
Tüm bu olanları içselleştirmek ise Mülkiye öğrencilerine düşecek.